Asakusa bölgesi Tokyo’nun az sayıda kalan tarihi yerlerinden. Şehir 2. dünya savaşından sonra yeniden inşa edildiğinden eski yapı görmek biraz zor. Asakusa ise tarihi bir mahalle. Ana atraksiyonu ise Senso-ji Tapınağı, tapınağa giriş yolu yan yana dizilmiş onlarca dükkanla dolu, hediyelik eşyacılar, dondurmacılar, şekerciler, kestaneciler… Etraf panayır yeri gibi, hafta içi de olsa çoluk çocuk ziyarete gelen yüzlerce insan. Tapınak, Kyoto gezdiklerimden sonra daha yeni görünüyor gözüme,...
Read more...Asakusa District is one of the few remaining historical sites of Tokyo. It is hard to see a historical building in Tokyo because the city was re-built after the end of the Second World War. Asakusa is a historical neighbourhood and its main attraction is Senso-ji Temple. The road to the temple is abundant in shops; gift shops, ice cream parlours, candy shops, walnut shops…It feels like a fair here with hundreds of people who came to visit the temple even on a working day. The temple looks...
Read more...Kyoto bir nehir şehri, bir bisiklet şehri ve en önemlisi tapınaklar şehri. İki gün boyunca bisiklet kiralayıp önce doğu tarafını, sonra da batı tarafını keşfe çıktım. Birkaç eğimli yol dışında genelde düz bir şehir, o kadar çok bisiklet kullanan var ki bisikletler için ayrı geçişler ve park yerleri var. Nehrin üzerindeki köprülerden birini geçip doğuya doğru ilerliyorum. Vardığım ilk ziyaret yeri belli ki bir tapınak. Bisikleti park edip bilet alıp içine giriyorum. Ayakkabıları çıkarıp hasır...
Read more...Kyoto is a city of rivers, bicycles and most importantly temples. I rented a bicycle and explored first the east side and then the west side of the city for two days. It is a flat city except for a few sloped roads. There are so many cyclists that they have bicycle roads and bicycle parking slots here. I am riding on one of the bridges over the river and heading east. The first attraction I stop at is obviously a temple. I am parking my bicycle, buying a ticket and walking in the temple. I...
Read more...Kyoto’nun Higashiyama bölgesinde bulunan en önemli ziyaret yerlerinden biri, Unesco mirası listesinde. Kuruluşu 8. yüzyıla kadar gidiyor, bir dağın yamacında ahşap bir iskeletin üzerinde yükselen bir bina, içerisi tıklım tıklım dolu, çevreleyen dağlar Aralık’ın ilk haftası geçmiş olmasına rağmen kırmızının ve sarının binbir tonuna bürünmüş. Kimonaları ile gelmiş yerli Japon turistler hem sonbaharın renklerini hem de muhtemelen her gün giymedikleri bu geleneksel kıyafetleri fotoğraflar için...
Read more...This attraction located in the Higashiyama region of Kyoto is on the UNESCO heritage list: its construction goes as far back as the 8th century and it is a building rising on a wooden platform on the outskirts of a mountain. Its interior is packed with people. Although it is the second week of December, the surrounding mountains are dressed in a thousand hues of red and yellow. Local Japanese tourists in their kimonos are striking a pose many times perhaps to capture both the colours of the...
Read more...Kiyomizudera’dan biraz daha yukarıya ve batıya doğru bisikletle ilerlemeye devam ediyorum. İstikamet Ginkakuji, ama yollarda durmamak mümkün mü? Her köşeden ya başka bir park ya da başka bir tapınak çıkıyor. Bir parka varıyorum, sonbaharın tüm renkleri seyretmeye değer. Burası Maruyama parkı, ortasında bir göletçik, etrafında kırmızı ağaçlar. Maruyama parkının hemen çıkışında bir tapınağa varıyorum. Yine bisikleti park edip içeri dalıyorum. Burası Chion-in, Budizmin bir sekti olan Jodo-shu,...
Read more...I am riding my bicycle up Kiyomizudera and somewhat towards the west. My destination is Ginkakuji, but I cannot help stopping on my way because there is a temple or a park in every corner on my route. I am arriving at a park: all autumn colours here deserve admiration. This is Maruyama Park, with a pond in the centre and red trees around it. I am coming across a temple at the exit of the park. Again I am parking my bicycle and entering it at once. This is Chion-in, the centre of Jodo-Shu, a...
Read more...Bugünün son durağı Kyoto’nun Higashiyama bölgesinin doğu kanadının kuzeyinde bulunan Ginkakuji. Hava kararmaya yakın, akşamüzeri beşte kapandığını biliyorum, bisikletle sandığımdan daha fazla sürüyor yol, büyük ana caddelerden geçip, durup insanlara yol sorup bir şekilde kapanmadan ulaşmayı başarabiliyorum. Burası bir diğer Unesco dünya mirası listesindeki tapınaklardan: gümüş pavilion tapınağı. Bir dağ evi olarak inşa edilmiş ve sonrasında zen tapınağına dönüşmüş. Tas bahçesinin tasarımı...
Read more...Today’s last stop is Ginkaku-ji located to the north of the east side of Higashiyama District of Kyoto. It is getting dark and I know that the place closes at five p.m. It takes longer to get there by bicycle than I expected. I am passing over the main roads, stopping to ask people for directions and somehow managing to get there before it closes. This is another temple on the UNESCO heritage list: the Silver Pavilion Temple. It was originally built as a mountain house and was later on...
Read more...Japonya’nın en eski Shinto tapınaklarından biri burası, ormanlık bir alanın içine yapılmış, 6. yüzyıldan kalma bir tapınak. Bir parkın içinden geçerek kırmızı Shinto kapısından geçip içeri giriyorsunuz, diğer Shinto tapınaklarında olduğu gibi birkaç bölümden oluşuyor, dilek tutmak için, dua etmek için birden fazla alanınız var. Burada, belki de Pazar günü olması nedeniyle, fotoğraf çektirmeye gelen gelin-damat ve ailesi, bebekli aileler ilgimi çekti ve dakikalarca onları seyrediyorum. Hepsi...
Read more...This is one of the oldest Shinto temples in Japan, built in a forest in the 6th century. I am passing through a park and then the red Shinto doors to enter the temple. Like other Shinto temples, it consists of a few halls where you can make a wish and pray. My curiosity is piqued by families with babies, and groups of brides, grooms and their families who came here to have their pictures taken, probably because it is Sunday. I am watching them for a while. All smart and perfect in their...
Read more...Kyoto’nun Hiroshiyama bölgesinin batı tarafında son durağım Kinkakuji tapınağı. Burası da Ginkakuji gibi öncelikle shogun’a ait özel ikamet olarak yapılmış, sonradan tapınağa dönüştürülmüş, göle bakan villa altınla kaplı olduğundan ismini buradan alıyor. Altının kullanılmasının nedeni, değerli bir materyal olması dışında, ölüme dair negatif düşüncelerden arınmayı temsil etmesi ve sudaki yansıması ile yarattığı efekt. Ortasındaki gölde on tane minik adacık ve hepsinin üzerinde çam ağaçları var...
Read more...My last stop on the west side of The Hiroshiyama region of Kyoto is Kinkakuji Temple: just like Ginkakuji, this place too was originally built as a Shogun residence and altered into a temple. Its name is taken from the villa facing the west which is covered in gold. The reason why they used gold is, apart from being a precious metal, gold symbolises purging the mind of negative thoughts about death and creates a nice effect with its reflection on the water. There are ten isles in the pond in...
Read more...Kyoto’da kaldığım günlerden birini Nara’ya ayırdım. Nara’ya Kyoto istasyonundan kalkan trenlerle gidebilebiliyor, yaklaşık 40 dakikalık bir yolculuk. Kyoto nasıl Tokyo’dan sonra daha huzurlu ve sakin geldiyse Nara’da daha da dingin bir hava karşıladı beni: tarihi önemi ilk başkent olmasından gelen bu yer küçük ve dağın eteklerinde kurulmuş, birçok ziyaret yerini yürüyerek yapabiliyorsunuz, park, ortada dolaşan geyikler, dağ havası iyi geliyor.İstasyondan çıkıp yukarı doğru yürüdüğünüzde...
Read more...I devoted one of the days I spent in Kyoto to Nara. You can travel to Nara in about 40 minutes, taking a train from Kyoto Station. Just as Kyoto seemed peaceful and quiet compared to Tokyo, even a quieter atmosphere welcomed me in Nara: this small city which has historical importance as the first capitol city is located on the outskirts of a mountain. You can walk to most of the attractions. The park, the deer strolling around and mountain air will do good to you.When you exit the station and...
Read more...Şintoizm ve Budizm’in iki ana din olarak nasıl birlikte var olduklarının bir örneği de Nara’da. Todai-ji’den sonra büyük parkın içinden ilerleyerek bir Şinto tapınağına varacaksınız. Ormanlık alanın içinden geçerken geyikler her tarafınızı sarabilir, bunlar kutsal hayvanlar olarak kabul edildiklerinden buralarda oldukça özgür hareket edebiliyorlar. Gezdiğim onca Şinto tapınağından sonra gözlerim hemen girişteki kırmızı büyük kapıyı, öncesinde yukarında aşağıya japon harfleriyle yazılmış büyük...
Read more...Another example, illustrating how Shintoism and Buddhism coexisted as two major religions, is in Nara: After passing by Todai-ji, you would walk through a park and arrive at a Shinto temple. The deer may surround you while walking through the forest: because they are considered to be holy animals, they move around freely in this area. After visiting many Shinto temples, I look around for and spot the big red door at the entrance following the big wooden sign with an up-to-down writing in...
Read more...Altın Müzesi’nin hemen önündeki bu meydan Santander Meydanı. İsmini parkın ortasındaki heykel, bağımsızlık hareketinin öncülerinden Santander’in heykelinden alıyor. Hemen karşısında çok da yüksek olmayan dikdörtgen yatay kilise St Francisco Kilisesi Bogota’nın en eski kilisesi, 16. yüzyılda inşa edilmiş. Kilise bağımsızlık uğruna şehit olanlara saygı duruşu niteliğinde. Kolombiya’nın 18. yüzyıla kadar İspanyol beyaz adamlar tarafından sömürülmesine son vermek isteyenlerce, İngiliz ve Fransız...
Read more...Right in front of the Gold Museum is the Santander Square. It takes its name from the statue in the middle of it, Santander, a prominent figure of the independence movement. Across the street we see the St Francis Church, a brown, rectangular shape wide church, the oldest one in Bogota, built in the 16th century. It witnessed the fight for independence, starting from the 18th century, against the Spanish colonialism. The independence was declared in 1881 in Cartagena, under the leadership of...
Read more...Cuzco’da önemli iki tapınak, biri Inkalar tarafından kurulan Quri Kancha bir diğeri sömürge döneminde yapılan katedral.Quri Kancha, Inti Kancha, Güneş tapınağı, altın tapınak, sömürge döneminden önce Inka’ların kurdukları tapınak. Tavan ve taban tabakalar halinde altınla kaplıymış, İspanyollar bu altınları götürene kadar… Inka’larda altının bir değişim değeri, maddi bir değeri yoktu, bundandır ki İspanyollar ilk geldiklerinde istedikleri şeyin altını alıp gitmek olduklarını zannedip...
Read more...Two important temples in Cuzco, the first one is the temple built by Incas, the Quri Kancha Temple, the second one is the cathedral right at the square.Quri Kancha temple, or the Into Mancha temple, The Sun Temple, is the temple of the Inkas built before the colonial era. The floors and the ceilings were covered with gold before the Spanish took all of them. For Inkas, gold did not have an exchange value, or a material value, that’s why at first they agreed to give all the gold to the Spanish...
Read more...Birçok kişi için Angkor Wat hayatı boyunca yaptığı en etkileyici seyahatlerin başında gelir; pratik bilgiler vererek bu deneyimi anlatmak biraz zor, sanırım sizi bu kadar etkilemesinin nedeni bu tapınakların ormanlık alan içine yayılmış olması, hiç bitmeyecekmiş gibi görünecek kadar çok fazla sayıda olmaları ve eğer bizim gibi bisiklet üzerinde gezdiyseniz bu mistik atmosferin tamamen içine girebilmeniz.Angkor dünyanın en büyük açık alana yayılmış tapınaklar bütünü. Bölgede hakim olan Kimer...
Read more...For many people Angkor Wat takes the top of the list of the most impressive journeys in a life time. It is hard to describe this experience by dishing out practical information; I think the main reason why it moves you deeply is because the temples are scattered deep in the jungle in numbers that seem never to end and you can be a part of this mystic atmosphere if you a ride a bicycle just as we did.Angkor is the world’s biggest constellation of temples that spreads out in the wilderness. ...
Read more...Kamboçya’nın bayrağına yer alacak kadar önemli, ülkenin sembolü Angkor Wat tapınağı. Dünyadaki en büyük tapınak olarak anılıyor, Angkor şehrinde yer alan yüzlerce tapınaktan en iyi korunmuş olanı- önce Hindu sonra Budist inanca göre şekillenmiş- kral 2. Suryavarman’ın tapınağı ve nihai olarak da kendi mezarı olarak inşa edilmiş.Birbiri ardına sıralı birkaç giriş, ilk girişi nehrin üzerinden bir köprüyü geçerek yapıyorsunuz, devamında büyük bir avlu ve daha da içerilerde başka avlular; çam...
Read more...Angkor Wat has become a popular symbol which even made its way onto the Cambodian flag. It is considered to be the biggest temple in the world, and definitely the most well-preserved one among the other temples in the city of Angkor. Its structure was influenced first by the Hindu religion and then Buddhism.It was built as a temple and eventually the final resting place of King Suryavarman the Second. You enter the temple over a bridge spanning the river, and walk through a courtyard...
Read more...Angkor Wat’ı geride bıraktık, pedallamaya devam ediyoruz, birkaç kilometre sonra geçeceğimiz nehrin üzerindeki köprüde sıra sıra dizilmiş heykeller başka bir merkezin habercisi. Angkor Thom, Kimer İmparatorluğu’nun en son ve en uzun süreli şehri, o dönem yüz binden fazla insanın yaşadığı bir yerdi, 16. yüzyılda tamamen terkedildi. Phimeanakas (kutsal tapınak); Angkor Thom’a girip ilerlediğinizde solda karşılaştığımız ilk büyük yapı; bisikletlerimizi park ettik, suyun üzerine inşa edilmiş...
Read more...We left behind Angkor Wat. We keep pedaling. The series of statues on the bridge we will pass over in a few kilometers herald another ancient settlement. Angkor Thom is the last Khmer Empire city and it has the longest history of settlement. Back in its glorious days it was a city where more than a hundred thousand people lived. It was abandoned in the 16th century. It is the first big edifice you would see when you enter Angkor Thom. After parking our bicycles, we are approaching the city,...
Read more...Bu tapınak Angkor ile ilgili görsel materyallerde en fazla rastlayacağınız yerlerden; sebebi değişik ölçülerde yapılmış çok sayıda Buda suretinin tapınağın tamamını kaplaması. Neresinden bakarsanız bakın bir suretle karşılaşmamanız imkansız.Diğerlerine göre daha koyu renkte, barok tarzında inşa edilmiş. 13. yüzyılda Mahayana Budizmini benimseyen kral 7. Jayavarman tarafından yaptırılmış ve kral tarafından Angkor’da yaptırılan tapınakların sonuncusu. İki yüzden fazla Buda sureti dingin ve...
Read more...This temple is one of the places featured most frequently in the visual materials about Angkor. This is because Buddha visages in varying sizes cover the façades of the temple. It is impossible not to notice a Buddha face wherever you look. The temple is darker in color than others and was built in the Baroque style.It was built by the order of the King Jayavarman the Seventh who adopted Mahayana Buddhism in the 13th century and it is the last of the temples built by the king in Angkor. More...
Read more...Buranın atmosferi büyük ölçüde tapınağın duvarlarını kaplayan yüzyıllık ağaçlar, duvarların bir parçası haline gelen kökler, yerin altından çıkıp tüm tapınağı ele geçirmiş gibi görünen bir türlü canlıya dönüşen devasa ağaçlar. Hep tapınak hem manastır olarak tasarlanmış, diğer piramit şeklinde veya ağacı andıran kuleler şeklinde yapılmış tapınakların aksine burası düz, peş peşe avlulardan geçiyoruz, ağaçların avlu duvarlarını kaplamasıyla bir tapınaktan çok vahşi ormanın içinde...
Read more...The unique atmosphere of the temple is mostly created by the centuries old trees that creep up the walls, with roots that have become one with the walls, gigantic trees that seemingly conquered the temple, looking like exotic living beings. The place is designed both as a temple and a monastery; unlike other temples designed as pyramids or towers that look like trees, Ta Prohm has straight lines. We are passing through one yard after another and it feels like we are walking in a jungle rather...
Read more...Tanrı Şiva’ya adanmış Hindu tapınağı, Angkor’un biraz dışında, buraya bir araçla ulaşabilirsiniz. Detayları dikkat çekici, en ince el işçiliğini burada görüyoruz. Tapınağa rengini veren kırmızı kum taşı. Orjinal ismi Şiva’yı tanımlayan üçlü dünyanın tanrısı, bugünkü ismiyle kadınlar kalesi veya güzellik kalesi; duvarlardaki kabartmalar, minyatür tarzı mimari estetik kaygıların dışavurumu olduğundan böyle adlandırılmış. Duvarlardaki kabartmalarda mistik perilerin betimlendiği devataları görmek...
Read more...This is a Hindu temple dedicated to the God Shiva, some way outside the city. You need to drive in order to get there. Its details are interesting. We encounter the best of mason crafting here. The temple gets its color from the red sandstone used in its construction. Its original name refers to Shiva, the God of the triple world, but it is called today the Castle of Women or the Castle of Beauty; it received this name on the account of the engravings on the walls which are the expression of...
Read more...Deniz kenarındaki bu tapınağın bulunduğu sahilin özelliği değişik bir kaya oluşumu ile şekillenmiş olması. Deniz sularının siyah kayalara yıllar boyunca vurması ile aşınmış bir yüzey. Kayalıkların tam ucunda bulunan tapınak ise Pura Tanah Lot ve her daim ziyaretçisi var, ama en fazla gün batımı saatlerinde güneşin batışı için harikulade bir seyir noktası olduğundan ziyaretçi akınına uğruyor. Tapınak denizin ucundaki kayalığın tam üzerine 16. yüzyılda yapılmış ve deniz tanrılarına adanmış....
Read more...Deniz kenarındaki bu tapınağın bulunduğu sahilin özelliği değişik bir kaya oluşumu ile şekillenmiş olması. Deniz sularının siyah kayalara yıllar boyunca vurması ile aşınmış bir yüzey. Kayalıkların tam ucunda bulunan tapınak ise Pura Tanah Lot ve her daim ziyaretçisi var, ama en fazla gün batımı saatlerinde güneşin batışı için harikulade bir seyir noktası olduğundan ziyaretçi akınına uğruyor. Tapınak denizin ucundaki kayalığın tam üzerine 16. yüzyılda yapılmış ve deniz tanrılarına adanmış....
Read more...Deniz kenarındaki bu tapınağın bulunduğu sahilin özelliği değişik bir kaya oluşumu ile şekillenmiş olması. Deniz sularının siyah kayalara yıllar boyunca vurması ile aşınmış bir yüzey. Kayalıkların tam ucunda bulunan tapınak ise Pura Tanah Lot ve her daim ziyaretçisi var, ama en fazla gün batımı saatlerinde güneşin batışı için harikulade bir seyir noktası olduğundan ziyaretçi akınına uğruyor. Tapınak denizin ucundaki kayalığın tam üzerine 16. yüzyılda yapılmış ve deniz tanrılarına adanmış....
Read more...The rock formation on this beach in Tanah Lot definitely makes the atmosphere of this place; as you walk on black rocks on the beach you feel the water under your feet, a gentle breeze comes from the ocean, the temple just stands on the big rock by the sea. The Hindu temple on the rock was built in the 16th century and was dedicated to the sea gods. According to Balinese mythology it is also protected by the sea snakes under the temple. The Pura Tanah Lot Temple has always visitors, mostly at...
Read more...Saat sabahın üç buçuğu, hava hala karanlık. Otobüste fıkra misali bir İtalyan, bir Türk, bir Hırvat, bir Hint asıllı Amerikalı uyku mahmurluğu ne demek dercesine konuşup duruyoruz. İstikamet Borobudur tapınakları.Yogyakarta şehir merkezine yaklaşık bir-bir buçuk saat uzaklıkta, bilinen en büyük Budist tapınak kabul ediliyor. Havanın bulutlu olacağını ve gün doğumunu tam anlamıyla seyredemeyeceğimizi biliyoruz. Yine de girişe vardığımızda bilet gişesini geçer geçmez koşar adımlarla gün...
Read more...It’s three a.m. in the morning and it’s still dark. I am on a bus with other three tourists, one Italian, one Croatian, one American Indian and me, one Turkish; we are laughing ourselves as we feel as if we are inside a joke. We are going to Borobudur Temple to watch the sun rise, although it’s cloudy and we know we will not get a clear view of the sun rise, we are hurrying to get there before the day begins.Borobudur Temple is about an hour drive from Yogyakarta city centre, it is known as...
Read more...9. yüzyılda Mataram Krallığı döneminde yapılmış bugün dünyanın en uzun Hindu tapınağı olarak kabul edilen, Unesco mirasındaki Prambanan Tapınakları.Hinduizmdeki, Hristiyanlık benzeri, üçlemenin üç tanrısı Brahma, Vishnu ve Şiva, sırasıyla yaratıcı, devam ettiren ve yok edici üç tanrıya adanmış. Birbirini çevreleyen üç kare alandan oluşuyor, en üstteki üçüncü en kutsal alanda Şiva, Vişnu ve Brahma’ya adanan ve hepsi Doğu’ya dönük 3 tapınakla birlikte toplam 16 tapınak var ve burası en kutsal...
Read more...After visiting the Buddhist Temple of Borobudur we head to Prambanan Temples. 50 years younger than Borobudur and a Hindu temple, they are dedicated to the trinity of Hindu Gods, Brahma, Vishnu and Shiva, the creator, sustainer and the destroyer.Here, as in Borobudur, three areas circle one another, this time three squares, the third, most sacred one dedicated to gods is where the main temples are located, 16 main temples with 3 main temples dedicated to three gods. The square that surrounds...
Read more...Moskova`dan St. Petersburg`a muhteşem bir tren yolculuğu sonrası şehre iner inmez, otele gitmek için yine hareket ediyorum. St. Petersburg ve Moskova arasında eğer hızlı treni kullanırsanız 3.5 saat içinde varış noktanıza ulaşabilirsiniz. Standart ve daha ucuz trenle ise seyahat ortalama 7 saat sürüyor.Neyse ki çok sevdiğim Moskova`yı hiç aratmıyor St. Petersburg bana! Moskova`da Kızıl Meydan`daki St. Basil Kilisesinin neredeyse bir kopyası burada da var. St. Basil dediğimde belki de hemen...
Read more...Following an amazingly scenic train trip between Moscow and St. Petersburg, I quickly leave the train station for my hotel. By the way – of you take the high-speed train, you can travel between St. Petersburg and Moscow in 3.5 hours. The alternative and cheaper option is the standard train, which takes around 7 hours.Luckily, St. Petersburg – with some of its similar features – still makes me feel like in Moscow, which I loved a lot. There is almost a copy of St. Basil Church located in Red...
Read more...Zipaquira’daki tuz madenlerinin içine inşa edilmiş TuzdanKatedral Bogota’dan yaklaşık bir saat uzaklıkta. Yerin 200 metre kadar altında bir Katolik Kilisesi, Hristiyanlar için bir hac yeri ve Kolombiya’nın en çok ziyaretçi çeken yerlerinden.İçeri girer girmez tuzlu hava burnunuzda çıkana kadar size eşlik edece. Ziyaretin büyük bir bölümü Hz. İsa’nın acılı yolu olarak da bilinen Haç’ın 14 durağını temsilen yapılmış ufak ibadet yerlerinden oluşuyor ve her birinde birbirinin aynı olmayan haçlar...
Read more...The Salt Cathedral is built inside the salt mines in Zipaquira, an hour drive from Bogota. It is built inside the mine, you walk down 200 metres to reach it, a pilgrim destination for Christians, also the the most visited place in Colombia.As you pass the entrance you will feel the salt in your nose until you go out to open air. The biggest part of the visit tells you the story of the ‘way of the cross’, the fifteen steps, with a cross in each one - different from the others- fifteen steps...
Read more...Meksika’nın renklerine boyanan kiliseleri başlı başına bir ziyaret sebebi. Avrupa şehirlerinden alıştığımız amacının dışına çıkmış, ibadet yeri olmaktan çıkıp ziyaret yeri haline gelmiş insansız tapınaklar burada gece gündüz içinde dua edenlerin olduğu yerler… Tüm sömürge dönemi misyonerlik tarihinin eleştirisini parantez içine alıp da sadece mimari ve estetik yönden bakacak olursak, en çok hoşunuza gidecek şey İspanyolların 16. 17. Yüzyıllarda dönemin mimari stillerini, neoklasiki barok vs...
Read more...The churches painted in the colours of Mexico are a reason to visit the country on their own. The empty temples which surpassed the common purpose of the churches in European cities and became places to visit instead of places of worship are the places where people pray day and night. If we suspend the criticism of the history of Christian missionarism during the colonial period and evaluate these churches only in terms of their aesthetic and architectural values, one characteristic you would...
Read more...Bir yeri tanımadan önce kafanızda okuduklarınızdan hayal ettikleriniz ve oraya gidip gördükten sonra hafızanızda kalan görüntüler anlatıyor şehirleri.Mardin sokaklarında bir Temmuz ayı kırk derecenin üzerinde bir sıcaklıkta yürürken geçtiğimiz camiler, kiliseler, teraslar, tüneller… Ama öncesinde kitaplar. Mardin eski şehrini görmeden önce Murathan Mungan’ın kitabından okumuştum, diyordu ki “Paranın Cinleri”nde, “Mardin’de taşın kullanımı çok önemlidir. Birbirine “Abbara” denilen karanlık...
Read more...Mosques, churches, terraces, tunnels… What we imagine before traveling to a city and what we remember afterwards, I guess that’s what we talk when we talk about cities.Before my visit to Mardin I had read aboutthe city in the books of thefamous Turkish poet/writer Murathan Mungan. In one of his books, ‘The Genies of Money’, he says that "in Mardin the use of the stones is very important.The streets are connected to one another by dark tunnels which are called ‘abbara’. These abbaras pass...
Read more...Mevlana Müzesi’nin içinde duvarda bi çifte vava rastlıyorum. Arap alfabesindeki Vav harfinin iki tanesinin birbirine bakar şekilde çizildiği hali çifte vavın anlamı oldukça derin. Tasavvufta vav harfinin şekli insanın anne karnındaki hali, tek bir vav değil de çift olmasının ve ikisinin de bir noktada birleşmesinin birlik fikri ile ilgisi olmalı. Vav insanı sembolize eder. Aynı zamanda nümerik bir anlamı da var, çifte vav 66 sayısına denk gelir ebced hesabına göre. Ebced hesabında her bir...
Read more...Most of the visitors come to this city in Central Anatolia to pay a visit to the mausoleum of Rumi. Especially in the last years the story of Rumi and Sems, two mystics who met here in Konya has become widely known.The Mausoleum of Rumi is always full of people. At one of the walls inside the Mausoleum of Rumi you’ll see the waw letter in Arabic alphabet: waw, this time two of the letters are looking at each other. The mystics interpret this as a representation of the fetal position of the...
Read more...12. yüzyıldan itibaren tüm Siyam Krallığı’na ev sahipliği yapmış bu kompleks. İçeri girdiğinizde birbiri ardına açılan kapılar gibi sonsuz görünen kubbelerin, avluların arasında ilerlemeye başlıyorsunuz. Birbirinden farklı birçok süsleme ve mimari stil var, altın renkli süslemeli kubbeler ve sütunlar güneş ışığını kendine çekerek olduklarından daha da ışıltılı görünüyorlar. Alice harikalar diyarına yolculuk yapmışsınız gibi hissediyorsunuz.Asimetrik oldukları için, bir kubbenin çaprazından...
Read more...This complex of buildings has been the home of the Siam Kingdom since the 12th century. When you enter it, you start walking under domes and through courtyards that seem to go on forever like doors that open to infinity. It has many ornamental and architectural styles. The golden domes and columns look brighter than they are when they reflect sunlight. It feels like you have travelled to Alice in wonderland. Because they are asymmetrical, it is possible to get a point of view that reveals a...
Read more...Gövdesinde güneşi taşıyan aslan. Kökleri Babil astrolojisine uzanan bu figür, güneşin ışınlarının en güçlü olduğu ve astrolojide aslan burcuna denk gelen dönemi temsil ediyor. 20 Temmuz ile 20 Ağustos arası güneş ışınlarının en güçlü olduğu dönem ve bu dönemde güneş astrolojik olarak aslan burcunda.Aynı figür Safavi ve Kaçar hanedanlıkları döneminde Şii İslam’a da adapte edilmiş. Aslan devleti ve dini temsil eder, bazıları Ali’ye de göndermede bulunur. Tahran’daki Gülistan Sarayı’nın inşasına...
Read more...This figure that we saw on one of the walls of the Golestan Palace in Tehran is the Šir o Xoršid. It is the lion which bears the Sun on its body: this figure with origins in Babel mythology represents the period of the year that coincides with the Leo sign in astrology when the sunlight is at its strongest. The sunlight is at its strongest between the 20thof July and 20th of August and in this period the Sun moves into the Lion constellation. The same figure was adapted to Shih Islam during...
Read more...Hindistan'ın Moğol İmparatorluğu'ndan miras kalan harikalarla dolu Rajastan bölgesinde Jodhpur'dan Udaipur'a doğru ilerliyoruz. İki sehir arasında kalan gol kenarındaki Ranakpur’da duruyoruz: ismini Raja Rana Kumbha’dan alan ve Jainizmin kutsal beş yerinden biri olarak anılan şehir burası. Arkasını ormanlara vermiş, mermerden kat kat girişi ve çam ağacına benzeyen kuleleriyle beyazın binbir rengine dönüşmüş devasa bir tapınak bizi içeri çağırıyor. Burası Chaturmukha Jain tapınağı, 15. Yüz...
Read more...We are travelling from Jodhpur to Udaipur in the Rajasthan area of India which is rich in wonders left behind by the Babur Empire. We are stopping in Ranakpur by the lake between the two cities. This is the city named after Raja Rana Kumbha and considered one of the five holy places of Jainism.We are welcomed by a gigantic temple in hundreds of hues of white surrounded by the forest, with its multiple-storey marble entrance, and towers that look like pine trees. This the Chaturmukha Jain...
Read more...İstanbul’daki en önemli Osmanlı dönemi yapıtı olarak kabul edilen Süleymaniye Camii Mimar Sinan’ın Edirne’deki Selimiye Camii’nden sonra en büyük eseri kabul ediliyor. Şehrin Haliç’e bakan tepesinde konumlanan Camiinin yapımı Kanuni zamanında 1550 senesinde başlanmış. Camii Osmanlı tahtının bu en başarılı Sultan’ının adını taşımakta ve hemen bitişiğindeki türbeler hem padişahın, hem ailesinin hem de Mimar Sinan’ın ebedi istirahatleri için ayrılmış.Camii’nin Haliç tarafına bakan bahçesi aynı...
Read more...Situated on a hill looking at the Golden Horn and the hills of the Pera district across this mosque is considered as the most important Ottoman monument in Istanbul. The architect Sinan built it during the reign of Kanuni the Magnificent in mid 16th century when the Ottoman Empire was its highest. It carries the name of the Sultan Suleiman and his tomb along with his family’s is located at the same place. The tomb of Sinan is also here; actually the mosque is a complex of schools, baths,...
Read more...Kariye Müzesi İstanbul’da Ayasofya’dan sonra en önemli ikinci Bizans eseri olarak kabul ediliyor.Yapımı 13. yüzyıla uzanan bu kilise Osmanlı zamanında camiiye dönüştürülmüş, içindeki mozaikler ahşap tahta ile kaplanmış ve Cumhuriyet döneminde yeniden açılıp restore edilerek müze statüsünü kazanmıştır. Daha sonra tekrar Camiiye çevrilmiştir.Kilise dışarıdan oldukça sade mimarisi içindeki çok değerli mozaiklere dair bir fikir vermeyebilir. Ama içeri girdiğiniz anda tüm duvarların kaplı olduğu...
Read more...It means ‘in the country’ the word ‘Chora’ and it is both literally and symbolically ‘in the country’. Because it was situated outside the city walls during the time of the Constantinopolis it was called ‘in the country’; the word also refers to Jesus Christ as he is the ‘country’ or the ‘land of the living’. The Byzantine church dating back to 13th century was converted into a mosque during the Ottoman era and the mosaics inside were covered with wooden panels; after the fall of the Empire...
Read more...Sultanahmet Meydanı’ndan sahil tarafına doğru indiğinizde hem turist kalabalıklarını bir ölçüde arkanızda bırakmış hem de Ahırkapı sokaklarınının sürprizlerini tatmaya başlamış olacaksınız. Osmanlı döneminde Saray ahırlarının yer aldığı bölgeden adını alan Ahırkapı’da belki de İstanbul’un en güzel camiilerinden biri Sokollu Mehmet Paşa Camii bulunuyor. Mimar Sinan’ın en güzel ufak camiilerinden biri bu. Eski bir kilisenin olduğu yere on altı yüzyılda yapılan camii II. Selim’in kızı ve Vezir...
Read more...As you walk down the Sultanahmet Square you will both leave the tourist crowds behind for a while, also start to enjoy the narrow and colourful streets of Ahirkapi. This neighbourhood takes its name from being the place of the royal mews during the Ottoman era. One of the most beautiful mosques of Sinan is located here, the Sokollu Mehmet Pasha Mosque was built by the architect Sinan for the daughter of Sultan Selim the 2nd who was also the wife of the Vizier Sokollu Mehmet Pasha. The place...
Read more...Dünyanın en büyük Gotik katedrali, en büyük üçüncü katedrali, Kristof Kolomb’un mezarı, tüm bu ünvanlara sahip Sevilla Katedralinin yapımına on beşinci yüzyılda başlanmış ve yüz seneden fazla sürmüş. Katedral ile birlikte yakınındaki Alcazar ve Batı Hint adaları genel arşivi, tüm bu yapılar Unesco mirasında yer alıyor.Almohad Camii’nin olduğu yere Reconquista ile birlikte yeniden Katolik kralların eline geçen şehirde bir kilise yapılması kararını verir üçüncü Ferdinand (kendisinin mezarı da...
Read more...Sevilla Cathedral is known for being the biggest Gothic Cathedral of the world, also world’s third biggest cathedral, home of Cristopher Colombus’ tomb. The Cathedral along with the Alcazar and the General Archive of Indies are cited as Unesco sites.The Cathedral was constructed on the site of the Almohad Mosque dating from eleventh century and lasted more than hundred years. One can see the remains of the mosque like the fountain and the patio with orange trees; the tower, Giralda, is also...
Read more...Efes ören yerinden yukarı Bülbül Dağı’na doğru dört km kadar daha çıktığınızda Meryem Ana evi denen bu ziyaret yerine ulaşıyorsunuz. Hz. Meryem Ana’nın son yerleşim yeri olarak kabul edilen bu yer tüm dinlerce kutsal bir mabet yeri olarak ziyaret ediliyor. Gerçekten de içeri girdiğiniz anda sizi çevreleyen dingin ve huzurlu bir hava var burada.Bu inanışı destekleyen bulgular mevcut. Öncelikle burada bulunan kalıntılar birinci yüzyıla ait. Kudüs’te havarilere yapılan zulümden kaçan...
Read more...As you climb towards the Bulbul Mountain (aprox. 4 kms) from the archeological site of Ephesus you reach to the House of The Virgin Mary where Jesus’ mother Mary spent the last years of her life. Today it is accepted as a sacred site by both Muslims and Christians and is open to public visit.There are a couple of indications that show Holy Mary died in Ephesus. The first remains found on this site are from the first century. The expulsion of the apostles in Jerusalem who were being tortured...
Read more...Kapadokya antik çağlardan bugüne bir yerleşim yeri olmuş. Kaynaklar M.Ö. 3000 yıllarında bu topraklarda Asurluların yaşadığını, 1750 yılında Hitit Krallığına geçtiğini, daha sonra Frigyalılar ve Lidyalıların hakimiyetinde kaldığını; devamında Persler, daha sonra Makedon Krallığı, devamında Pontus Krallığı tarafından ele geçirildiğini, M.S. birinci yüzyılda ise Roma hakimiyetine geçtiğini söylüyor. Türk hakimiyetine geçtiği dönemlere kadar yoğun olarak Rumların yaşadığı yerler mimari ve...
Read more...Cappadocia has been the land of many civilisations from antiquity to today. History books tell us around 3000 B.C. Assyrians lived here, then the Hittites came around 1750, following them Phrygians and Lydians, then Persians, Macedonians and the Pontus Kingdom ruled these lands. Around the first century it was already under the rule of Roman Empire. Many churches that were built around eleventh century have Greek words on it. When the Turks arrive around the thirteenth century the names of...
Read more...“Sen bir rasta mısın?” diye sordu kayıkçı, Bahir Dar’dan ayrılmış Tana gölü üzerinde usul usul süzülmeye başlamıştık. Saçlarımı kastediyordu, Bahir Dar’ın tozu ile gerçekten uzun saçlarım ile tam bir rasta olmuştum. Tana Gölü’nün manastırları içinde en çok etkilendiğim Ure Kidana Meret Manastırı’nın önünde bekleyen rahip ise tozlu saçlarıma aldırış etmeden sıcak bir gülümseme ile beni karşıladı.Tana Gölü, Mavi Nil Şelalesi, gölün üzerindeki ortodoks manastırları ile Bahir Dar ülkenin turistik...
Read more..."Are you a rasta?" the boatman asked me, as we sped away from the city of Bahir Dar and over Lake Tana, toward its famous orthodox monasteries. Initially, I thought he was joking, but then I ran my hands through my hair and realized why he might've thought that.Bahir Dar is hot, you see, but also very dusty. My hair was much too long during my Ethiopia trip, which made me sweat a lot more than I otherwise might've done. As my hair dried, the dust coated it, and boom: White-dude dreadlocks...
Read more...Etiyopya denince birçok insanın aklına gelen görüntü Lalibela’da kayaya oyulmuş yerin altındaki kiliseler ve etrafında toplanmış rahipler. Ülkenin kuzeyinde Amhara bölgesinde bulunan şehirdeki 1978’de Unesco dünya mirası listesi ilan edilen toplam 11 adet kayaya oyulmuş tek parça kilisenin bulunduğu alan ülkenin en önemli turistik yeri.Etiyopya Hristiyanlık’ı daha dördüncü yüzyılda kabul etmiş, buradaki kiliselerin tarihi ise yedinci yüzyıla uzanıyor. Lalibela’da büyük çoğunluk Ortodoks...
Read more...Lalibela, too, is purported to be more impressive when the land is greener (are you noticing a trend here?), but nothing could destroy the hype I'd built up about Bet Giyorgis, a cross-shaped, rock-hewn church that is perhaps the most ubiquitous monument in all of Ethiopia. It didn't disappoint, even if a guard stubbornly refused me entrance to it just minutes before the official afternoon opening time. (To be fair, he did absolve me later that evening by allowing me to photograph sunset.)The...
Read more...Kuruluşu milattan önce birinci yüzyıla dayanan ve yedinci yüzyıla kadar bölgeyi hakimiyeti altında tutan Aksum Krallığı’nın başkenti, Sudan’ın güneyi ve bugün Etiyopya’nın Tigray bölgesinde yer alan şehir bugün ülkenin dünya mirası ilan edilen önemli turist noktalarından, ayrıca Hristiyanlar için de bir hac yeri.Şehrin sembolü birçok farklı dikilitaşın bulunduğu alan, Aksum obeliski de bunlardan biri, birinci yüzyılda dikilmiş bu stel ile birlikte farklı boylarda dikey taşlar yer alıyor....
Read more...Axum had been an afterthought as I planned my trip to Ethiopia—I only spent a night there because the company who sold me my trip into the Danakil Depression (more on that in a second) also sold me a trip to the Tigray Cave Monasteries, which were halfway between Axum and Mek'ele, where my Danakil tour would depart from.But low expectations always produce great results, especially in Ethiopia, so Axum ended up charming me, from the ruins of the mansion of the Queen of Sheba, to the Church of...
Read more...Tayland’a gelen hemen hemen herkes Bangkok’a yakınlığı dolayısıyla Ayutthaya’yı ziyaret ediyor, bunun nedeni hem coğrafi yakınlığı hem de tarihi önemi. Thai Kraliyet ailesinin Bangkok’a taşınmadan önceki adresi olması nedeniyle oldukça ilgi görüyor.Bense size Ayutthaya’ya otobüsle gitmektense daha az turist bulacağınız başka bir yere gitmenizi önereceğim. Phitsanulok’a uçup oradan Sukhothai’ye otobüs ile ulaşabilirsiniz. Kendinize uygun bir hostel bulup bisikletle Sukhothai Tarihi Parkı’na...
Read more...Many travelers to Thailand, even first-time ones, visit the ancient city of Ayutthaya on account of its closeness to Bangkok, both in terms of geography and history—the seat of Thai royal power was in Ayutthaya immediately before it moved to Bangkok.However, if you want to appreciate ancient Thai architecture and don't want to be distracted by tourists, skip the bus to Ayutthaya and instead fly to Phitsanulok. From there, get a bus to any guest house in Sukhothai, from which you can explore...
Read more...Bangkok’tan sonra en popüler turist noktası olma sıfatını elinde tutan Chiang Mai, Bangkok’un keşmekeşine kıyasla daha rahat, daha az kalabalık bir tatil beldesi olarak bilinir. Oysaki bu şöhretinden dolayı o da belki istemediği kalabalıklardan kaçamaz duruma gelmiş bugün. Bu yüzden benim tavsiyem şehir duvarlarını geçip dışarıları keşfetmeniz. Mesela Doi Suthep Tapınağı’na gidebilirsiniz, ya da daha da iyisi ‘Tayland’ın Çatısı’ diye bilinen ve belki de ülkenin en harikulade tapınağına sahip...
Read more...Chiang Mai is second on most Thailand travellers' to-do lists, after Bangkok, but the city is a bit more complicated than its must-visit status would have you believe. First of all, while Chiang Mai has a reputation as being more laid-back and less crowded than Bangkok, said reputation has led to an onslaught visitors, foreign and domestic.My advice? Get outside the City Walls, confining as they may be, and even outside the city limits. Go to the hilltop Doi Suthep Temple or, even better, to...
Read more...Kyoto’da son günüm, bu sefer istikamet şehrin Batı yakası, Arashiyama bölgesi. Burası merkezden biraz daha uzak olduğundan bisikletle değil otobüsle gitmeye karar verdim. Otobüsler de trenler gibi kusursuz şekilde işliyor. Her durakta dura kalka nehir kenarına varıyoruz, hafiften yağmur çiselemeye başlıyor ve nehri çevreleyen dağlar sonbaharın renkleriyle daha da bir efsunlu görünüyor. İlk ziyaret Tenryu-ji tapınağına. Japon Budizminin Rinzai ekolünün ana tapınağı, diğer ismi Raikizan, yapımı...
Read more...This is my last day in Kyoto and my destination is the west side of the city called Arashiyama District. Because it is farther away from the centre, I decided to take a bus instead of riding my bike. The buses operate perfectly just like the trains here. After stopping at each stop, we arrive at the riverside. It is starting to drizzle and the mountains surrounding the river look more enchanted in the colours of autumn. My first visit is to a zen temple, Tenryu-ji. This is the main temple of...
Read more...Her şehir barındırdığı tüm ilgi çekici yerlere rağmen aslında ziyaret için tek bir ‘asıl neden’ sunar gezginlere. Assisi için bu Aziz Fransisko’nun hayatından aldığımız ilham diyebiliriz.Hristiyanlar için bir Hac yeri olan Assisi kenti İtalya’nın Umbria bölgesinde yer alıyor; bölgenin baş şehri Perugia’ya yirmi kilometre mesafede ve Roma’dan iki saatlik bir tren yolculuğu ile kolayca ulaşılabiliyor. Bir tepenin üzerine kurulmuş, harikulade bir şekilde korunmuş kartpostal bir ufak belde....
Read more...A city may host several attractions but actually there is a unique reason to visit a place for devoted travelers.For Assisi, we can say that this is the inspiration we get from the life of Saint Francis.The city of Assisi, a place of pilgrimage for Christians, is located in the Umbria region of Italy. It is twenty kilometers from Perugia, the capital city of the region, and can be easily reached with a two-hour train ride from Rome. A wonderfully preserved postcard little town built on top of...
Read more...Chiang Mai Tayland’ın kuzey bölgesinde yer alan, tapınakları ve Kasım ayında düzenlenen kandil festivali ile ünlü şehri. Bangkok’un keşmekeşinden ve adaların atmosferinden farklı, dağları ve dinginliği, hem doğası hem kültürel önemi ile turistlerin en fazla ziyaret ettiği şehirlerden biri haline geldi.Yaklaşık üç yüz yıl boyunca Lanna Krallığının başkenti olmuş, daha sonra Myanmar’a geçmiş, sonra tekrar Siam kralları tarafından ele geçirilmiş, 19. Yüzyılların sonlarına kadar ise bağımsız bir...
Read more...Chiang Mai is a city located in the northern region of Thailand, famous for its temples and the oil lamp festival held in November. Different from the chaos of Bangkok and the atmosphere of the islands, it has become one of the cities most visited by tourists with its mountains and serenity, both in nature and cultural importance.Chiang Mai was the capital of the Lanna Kingdom for about three hundred years, then transferred to Myanmar, then captured again by the kings of Siam, and had an...
Read more...Bangkok’un iki meşhur ziyaret yeri nehrin karşılıklı iki yakasında yer alıyor.Şafak Tapınağı anlamına gelen Wat Arun 17. Yüzyılda yapılmış. Tayland’da göreceğiniz tapınakların isimlerinin her zaman Wat ile başlamasının nedeni Tay dilinde Wat’ın Budist tapınağı anlamına gelmesi. (Tayland nüfusunun %92’si Budist). Wat Arun’un diğer tapınaklardan farkı baştan aşağı seramik ve porselenle kaplı olması.Büyük Saray ise nehrin karşı tarafında yer alıyor. 12. yüzyıldan itibaren tümSiyam Krallığı’na...
Read more...Bangkok's two famous places to visit are located on opposite sides of the river.Wat Arun, which means Temple of Dawn, was built in the 17th century. The reason why the names of the temples you will see in Thailand always start with Wat is that Wat means Buddhist temple in Thai. (92% of Thailand's population is Buddhist). The difference between Wat Arun and other temples is that Wat Arun is completely covered with ceramics and porcelain.The Grand Palace is located on the opposite side of the...
Read more...Tokyo’daki bir gününüzü Ueno Parkı ve çevresine ayırabilirsiniz. Ueno Parkı Japonya’nın tasarlanmış ilk parkı imiş. Bu büyük parkta birçok müze, hayvanat bahçesi, bir gölet, yürüyüş alanları bulunuyor. Ueno metro istasyonundan çıkıp parkın giriş kapısından içeri doğru yürümeye başlayın. Bu büyük park bir çok önemli müzeye ev sahipliği yapıyor. Şehrin en önemli müzesi kabul edilen Tokyo Ulusal Müzesi, yine Tokyo’nun en önemli sanat müzelerinden Tokyo Metropolitan Sanat Müzesi burada yer...
Read more...You can devote one day in Tokyo to Ueno Park and its surroundings. Ueno Park, Japan's first designed park, is a large complex consisting of museums, a zoo, a pond, and walking areas. Exit the Ueno subway station and start walking through the entrance gate of the park. This large park hosts many important museums. The Tokyo National Museum, which is considered the most important museum in the city, and the Tokyo Metropolitan Museum of Art, one of the most important art museums in Tokyo, are...
Read more...Hayatımda gördüğüm en uzun çam ağaçları. Ormanın içine doğru yürürken beliren tapınakların siyah çatıları dağların yamaçlarında birbiri ardına dizilmiş. Etrafındaki doğa örüntüsüyle bütünleşmiş tapınakların yarattığı görsel efekt, devasa ağaçlar ve akan suların şırıltısı büyülü bir şekilde beni içine alıyor.Nikko, Tokyo’nun kuzeydoğusunda Tochigi bölgesinde yer alan, iki saatlik bir tren yolculuğu ile ulaşabileceğiniz harikulade güzellikte bir yer. Çoğu ziyaretçi günübirlik gelse de burada...
Read more...The tallest pine trees I've ever seen in my life. The black roofs of the temples that appear as you walk into the forest are lined up one after another on the slopes of the mountains. The visual effect created by the temples integrated with the nature pattern around them, huge trees, and the sound of flowing waters magically engulfs me.Nikko is a wonderfully beautiful place located in the Tochigi region northeast of Tokyo, which you can reach with a two-hour train ride. Although most visitors...
Read more...