Aslında başta Gondar’ı olabildiğince hızlıca geçiştirmeyi düşünüyordum, Lalibela’ya hemen gitmek için oldukça hevesliydim ve burada olabildiğince az vakit geçirmekti niyetim. Fakat, Gondar bana kendini öyle sevdirdi ki Etiyopya’daki en sevdiğim yer olduğuna karar verdim. Bunda şehre gelen herkesin yaptığı gibi gezdiğim kale, pitoresk yerler, Tewodros’un heykeli ya da Selassie Kilisesi gibi şehrin belli başlı turist noktaları değildi etkili olan. Sevdiğim şey buranın gerçek, dinamik, nabzı yüksek bir şehir olması idi. Şehir merkezinden ayrılır ayrılmaz bunu hissetmiştim. Yolculuk havasına beni sokan da bu oldu, şehrin enerjisi bende bu ülkeyi daha fazla tanıma isteği uyandırıyordu.
Bir zamanlar Kraliyet dönemi Etiyopyası’nın başkenti, kuruluşu on yedinci yüzyıla dayanan bu şehrin sanat, müzik, edebiyat merkezi olduğuna dair ipuçlarını şehrin çeşitli yerlerinde bulmak mümkün. Şehri on yedinci yüzyılda kuran Kral Fasiledes’in adını taşıyan banyolar, kale ve saraylardan oluşan devasa kompleks dönemin başkentinin ihtişamını hatırlatıyor. Dünya Mirası bu yer Unesco desteği ile günümüzde ziyarete açılmış. Gondar’daki gününüzü Debre Birhan Selassie Kilisesi’nin tavanındaki harikulade duvar resimleri ile bitirebilirsiniz.