Turkuaz kubbeli Medhane Alem Kilisesi’nin güzelliğini arkamda bırakıp yoluma devam ederken son iki gündür tanımakta olduğum bu şehir üzerine düşünüyordum. Ülkenin başkenti Addis Ababa, Doğu Afrika’daki herhangi başka bir şehir gibiydi aslında, sadece daha büyüktü. Sonra bir adam yanıma yaklaşıp bana etrafı gezdirmeyi teklif etti.Merkato Pazarı ve Addis Ababa treni gibi yerleri birlikte gezmemizin tabiki bir karşılığı olacaktı, bunu öğrendiğimde şaşırdım desem yalan olur. Afrika’da her zaman birileri peşinize takılır ve gönlünüzden ne koparsa ödeyip onunla dolaşabilirsiniz. Tek sorun bir daha yanınızdan ayrılmaması. Bu yüzden benden daha kahve içerken parasını isteyen bu genç adama baştan güle güle deyip şehri kendim keşfetmeye devam ediyorum. Kızıl Terör Şehitleri Anıt Müzesi’ne doğru yol alırken müzede göreceğim işkence aletlerinden, kafatası ve kemiklerden, kurban olan yüzlerce insanın yüzünün varlığından habersiz olarak.