Eski şehrin denize bakan tarafındayız, karşıda upuzun uzanan köprü iki karayı birbirine bağlıyor. Burası Praça Mauá, Maua meydanı, denize doğru her an kalkacakmış gibi duran bu beyaz demirden gemiye benzer bina Yarının Müzesi. İspanyol mimar Santiago Calatrava’nın (New York'taki Oculus'un mimarı) imzasını taşıyor. Şehrin güney bölgesinde yer alan botanik bahçedeki bromelia bitkisinden esinlenmiş mimar binayı tasarlarken.
Bir uzay mekiğine biniyormuşum hissiyle binaya giriyorum. Gökyüzü kadar uzak görünen kocaman tavandan aşağı sarkan bir dünya. Asma kat gibi duran üst kat sergi alanı, beş ana sergi teması ile sizi karşılıyor: kozmos, yeryüzü, Antropocene, insanoğlunun dünyası, yarın, biz… Ekosistem nedir, dna nedir, dünya nüfusu kaç yılında kaç kişi olacaktır, beyin nasıl işler, kaynaklarımız ne zaman tükenecek gibi bilimsel birçok soru-cevap size sunulabilecek en basit, estetik, ve eğlenceli şekilde sergileniyor. Biz kimiz? Nereden geldik? Neredeyiz? Nereye gidiyoruz? Gideceğimiz yere nasıl gideceğiz?
Kozmos bölümüyle başlıyoruz, biz yıldızlarla aynı maddeden yapıldık ve hepimiz aslında evrene ve köklerimize olan bağımızla aynıyız. Yeryüzü bölümünde madde, yaşam, düşünce: her canlıda ortak olan nedir, dna; Guanabara koyuna yapılan seferlerde çekilen fotoğraflar ekosistemleri açıklamak için kullanılmış. Bir sonraki bölüm Antropocene başka bir deyişle insanların kurduğu dünya, insanoğlunun atmosferi, iklimi, bio çeşitliliği, nehirlerin akışını nasıl değiştirdiği anlatılmış. Yarın isimli bölümde ise geleceğe dair öngörüler ve global eğilimlerden bahsediliyor: artan nüfus, hiper derecede birbiriyle bağlantılı olma hali, teknolojinin gittiği yön, bilimin sınırları…
Sergi alanının sonunda yere saplanmış demirden bir çubuk: bu Avustralya yerlileri aborjinlerin geçmişle gelecek arasında bir köprü kurduğuna inandıkları Churinga, müze aynı şekilde geçmişle yarın arasında bir bağlantı noktası olmayı hedefliyor. Ve size sorduğu tüm sorular için de bir cevabı var bu müzenin: “yarın bugün kurulan bir şeydir.”