Recoleta bölgesi hem meşhur mezarlık hem de müzeleri ile ünlü. Malba, Mimarlı Müzesi, Güzel Sanatlar Müzesi hepsi bu bölgede bulunuyor.
Ulusal Güzel Sanatlar Müzesi pembe bir bina, ziyaret halka açık ve ücretsiz. Müze 12.000 parçalık 19. yüzyılın Avrupa resim sanatından önemli parçaların dahil olduğu eserlerle Latin Amerika’nın en büyük koleksiyonuna sahip. Rodin, Gauguin, Degas, Van Gogh, Manet, Modigliani, Picasso, de Chirico, 19. ve 20. yüzyılın tüm ünlü ressamların eserleri mevcut. Benim gezdiğim tarihte Katalan ressam Miro’nun ‘Bakma deneyimi’ adlı sergisi var, ayrıca Bienalsur kapsamında fransız heykeltraş Boltanski’nin de bir eseri.
Miro’nun renkli sembolik anlatımını biraz irdelemek için sanatını anlattığı 'Düşlerimin Rengi' kitabı bir referans. Miro 20.yüzyılın o olağandışı akışı içinde kendine yol arayan başka bir deha olarak İspanya’nın Katalunya bölgesinde doğmuş. Joan Miro, resmi kendini ifade etmek için ustalaşmayı amaçlayan bir ressamın yolundan çok insanoğlunun mağara dönemindeki haline kadar giden en ilkel bakışına geri dönmek için, bildiğimiz her şeyi unutup etrafımızdaki gerçekliği olduğu gibi, öğrenilmiş her şeyi bir kenara bırakarak çıplak gözlerle görmek için bir yol olarak seçer. Bu yolunda her adem oğlu gibi aynı yolu yürüyen benzerleri ile karşılaşır. Herkes gibi o da dönemin ressamlarının Mekkesi’ne gider Picasso ile tanışır; 'Düşlerimin Rengi'’nde anlatılan sohbetleri ikisinin nasıl da yurttaşlık ve yoldaşlık duygularının iç içe geçtiğinin, belki de doğdukları topraklardan uzakta olduklarından, gösterir. Franco döneminin faşist İspanyası’nda kaçan sürgündeki sanatçıların duruşları, eserlerini bir haykırış olarak dile getirmeleri, sanat dünyasının o dönemdeki dili sürrealizm ile birliktelikleri, daha sonra ayrılıkları… Miro’yu seyrederken aslında tüm bunlara tanık oluyoruz.