Dünyanın en büyük Gotik katedrali, en büyük üçüncü katedrali, Kristof Kolomb’un mezarı, tüm bu ünvanlara sahip Sevilla Katedralinin yapımına on beşinci yüzyılda başlanmış ve yüz seneden fazla sürmüş. Katedral ile birlikte yakınındaki Alcazar ve Batı Hint adaları genel arşivi, tüm bu yapılar Unesco mirasında yer alıyor.
Almohad Camii’nin olduğu yere Reconquista ile birlikte yeniden Katolik kralların eline geçen şehirde bir kilise yapılması kararını verir üçüncü Ferdinand (kendisinin mezarı da burada yer alıyor). Camiiden kalan çeşme, portakal ağaçlı avlu ve minare (bugünkü kule) hala ayakta. Kilisenin bir katedrale dönüşmesi ile on beşinci yüzyılda Sevilla’nın bir liman kenti olarak zenginleşmesi ve zenginliğin tüm dünyaya duyurulması arzusu ile gerçekleşir. Denildiğine göre ‘Öyle bir şey yapalım ki bize deli desinler’ sözleri ile devasa büyüklükte ve içi dönemin Sevilla’sının tüm parasının akıtıldığı (o dönemin parası olarak altın ve gümüşü katedralin her köşesinde, özellikle koro bölümünde görmek mümkün) bir gövde gösterisine döner.
Katedralin içinde yüz metreyi bulan sütunlar, ortadaki koro bölümü ve üzerindeki binlerce heykel- her biri ayrı ayrı ışıklandırılarak seyircinin dikkatini çekiyor, Kolomb’un mezarını taşıyan dört askerin olduğu bölüm ve kule. Giralda, katedralin kulesinin adı, Marakeş’teki Koutoubia Camii’nin minaresinden esinlenerek yapılmış. Aldığınız giriş bileti ile kuleye de girebiliyorsunuz, 34 yokuştan oluşan tırmanması çok da güç olmayan bu kule katedralin dış cephesine farklı açılardan manzaralar sunuyor.