Madrid’in eski şehrini boydan boya kat etmek şehri tanımanın en güzel yollarından biri. Kendinize birkaç rota çıkarıp sokakları arşınlamaya başlayabilirsiniz.
Gran Via’yı kesen ara sokaklardan birine girip Sol meydanına iniyorum. Sol taraf Atocha istasyonuna doğru gider, ben sağa doğru Palacio Royal istikametine sapıyorum. Meydanın sağında ve solunda iki paralel yoldan biri, yaya yolu haline getirilmiş, buradan dümdüz aşağıya doğru yürümeye başlıyorum, yol boyunca mağazalar, kafeler sıralanıyor. Yolun sonu Opera meydanı, Opera Tiyatrosu'nda afişlere bakıyorum bir süre, Opera meydanını geçip daha da ilerleyince Kraliyet Sarayı’nın bahçelerine varıyorum, belli bir Fransız etkisi var, tek düze kesilmiş ağaçlar, sıra sıra dizilmiş heykelleri bahçeye karşıdan bakan Kraliyet Sarayı bir duvar örmüş, korunaklı haliyle oldukça ciddi görünüyor dışarıdan. Burası hala var olan monarşik sistemde Kral ve ailesinin yaşadığı yer değil.
Bahçeyi dolaşıp tekrar yukarıya doğru yürümeye başlıyorum, eski şehrin sokaklarında yerlere yazılmış cümleler bulacaksınız, birinde Miguel De Cervantes’in 1571 senesinde Akdeniz sularında Türklere karşı kazanılan zaferin tanığı olduğu yazılı. Bir diğerinde başka bir kişiden bahsediliyor Don Kişot’un ikinci editörünün yaşadığı ev varmış tam da bu sokakta.
Eski şehrin sokakları kapalı panjurlarıyla yan yana sıralı bitişik binaların birbiri üzerlerine eğilir gibi duran halleri aralarından giren ve sokağa vuran ışıkla size sanki bir tiyatro sahnesindeymişsiniz hissini veriyor. Biraz ileride Mercado de San Miguel şık bir pazar yeri gibi tasarlanmış, camlarla çevrili binaya girince içeride yan yana sıralı kafeteryalar yemek yerleri, tapas barları bulacaksınız. Akşamları burası gece geç saatlere kadar açık, çok ‘İspanyol’ bir adetin ana yerlerinden biridir, her barda biraz durup bir şeyler atıştırma birkaç kadeh içip bir sonraki bara gitme… Devam ediyorum ve Plaza Mayor’un kapılarından birine varıyorum. Meydanın büyüklüğü her girdiğinizde sanki ilk defa görüyormuşsunuz gibi etkiliyor, yine de ben meydandansa hep meydanı kesen ara sokaklarına girmeyi tercih ederim. Söylendiğine göre Salamanca’daki Plaza Mayor bundan da büyükmüş…