Eğer Endülüs’te bir yol seyahati yapıyorsanız Sevilla ile Malaga arasında kat edeceğiniz yollar görsel olarak en sevdiğiniz kısım olacak- önünüzde kıvrımlı, ince uzun ağaçların sıralandığı vadilerden ve ve dağlardan oluşan bir manzara ve birkaç saat içinde varacağınız dağın tepesine kurulmuş bir şehir, Ronda gerçekten de on dokuzuncu yüzyıl Avrupalı romantik gezginlerin hayran kalacağı bir yerdi.
Milattan önceden beri bu dağ şehrinde insanlar yaşadı; keltlerden vizigotlara, romalılardan araplara bu stratejik yer farklı toplulukların eline geçti. Şehrin sizi ilk bakışta etkileyen yanı tam da bir kanyonun üzerinde kurulmuş olması, aşağı baktığınızda sizi uçuran bir yükseklik. Tajo kanyonun üzerindenki üç köprüden bir tanesi Yeni Köprü- aslından onsekizinci yüzyılda yapılmış- Ronda deyince aklınıza gelen ilk görüntü. Deniz seviyesinden yedi yüz elli metre yükseklikte iki dağ yamacı arasında yapılmış bu köprünün iki tarafında da manzarayı seyredebileceğiniz teraslar yer alıyor. Ayrıca şehrin girişinde İspanya’nın en eski boğa güreşi meydanını göreceksiniz. Amerikalı yazar Hemingway’in de İspanya’da yaşadığı yıllarda yazlarını geçirdiği bu şehirde sıkça ziyaret ettiği bir yerdi. Hemingway’den başka Alman şair Rilke’nin kaldığı oteldeki odası hala korunuyor ve ziyarete açık. Puente Nuevo’nun hemen bitiminde Avrupalı romantik gezginlere ithafen bir duvar resmi ve yazısı bulunuyor.