Şehirlerin kendine has bir rengi olduğunu hiç düşündünüz mü? Artık hangi köşesinden hangi meydanın çıktığına şaşırmayı bıraktığım günlerin birinde arkadaşım Monica, beni belki daha önce önünden geçtiğim ama dikkat etmediğim bir meydana götürüyor. Pantheon’dan yukarı doğru çıkan bir ara sokakta konuşa konuşa ilerliyoruz. Meydana yaklaştığımızda oraya ulaşana kadar yere bakarak yürümemi ve başımı kaldırmamamı söylüyor, birkaç dakika içinde bir ufak meydana varıyoruz, sağ taraftaki kilisenin merdivenlerini çıkıp ortaya hizalıyorum kendimi, ‘şimdi başını kaldırabilirsin’ diyor arkadaşım, karşımda kahve-beyaz bir stadyumun köşesini andıran, kusursuz bir simetri ile meydanın bir tarafını çevreleyen bir bina: Roma’nın gökyüzü ile toprağını insan yapımı bir bina şekli, rengi ve teknik ile estetiğin kusursuz bir biçimi olan bir bina ile bu kadar güzel tamamlayabilir: ‘işte’ diyor, ‘bu rengin adı Air of Roma’: Roma’nın havası… Karşısındaki katedralin içine girip fotoğraftaki tavanını seyretmeyi unutmayın!