Porto’daki bu, tam tercümesiyle, ‘müzik evi’, şehrin artık sembolü haline de gelmiş en büyük konser salonu; Hollandalı mimar Rem Koolhaas tarafından tasarlanmış. Sanki uzaydan şehrin ortasına düşmüş kocaman beton bir elmas taş… Rehberli tur ile de gezilebilen bu binanın içinde gezdiğimiz esnada prova yapan orkestrayı camların ardından görmemize rağmen en ufak bir ses bile duymadık; kusursuz bir akustiğe sahip oditoyumlar Porto Ulusal Orkestrası'nın, Barroca Orkestrası'nın ve Remix Ensemble topluluğunun evi.Porto eski şehrin merkezinin biraz daha dışında büyük bir parkın içinde Serralves modern sanat müzesi gizli. Aslında burası sadece bir müze değil, büyük bir park, bir villa ve modern sanat müzesinden oluşan bir kompleks. Villa-makine, Cabral ailesinin 19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başları sırasında ikamet ettikleri yazlık ev. Müze ise modern sanat eserlerine yer verilen yer, mimar Alvaro Silva’nın Pulitzer mimarlık ödülünü aldığı müze binası art deco tarzının izlerini bulmak mümkün. Buraya kadar gelmenizin en keyifli yanı, eğer güneşli bir günse, bahçesinde yapacağınız uzun yürüyüşler olmalı. 18 hektara yayılan park 19. yüzyıl Viktoryen bir tarzda yapılmış; halka açılma sürecinde Jacques Greber tarafından yeniden tasarımı yapılmış. Parkın orta yerinde görüp mutlu olacağınız bu kırmızı kürek Amerikalı heykeltraş Claes Oldenburg’un imzasını taşıyor.