Seine nehrinin kıyısında modern sanat sergilerine ev sahipliği yapan Tokyo Sarayı 2002’den beri şehrin en ilginç ve yaratıcı güncel sanat işlerinin yer aldığı mekan.
Tomas Saraceno’nun On Air sergisi Tokyo Sarayı’nın tüm katlarını kullanarak devasa bir alanda ziyaret edenleri hayran bırakan oldukça deneyimsel bir tecrübe. Serginin girişindeki ‘Webs of attention’ gerçek örümceklerin ördüğü ağların üç boyutlu bir heykel gibi cam kutuların içinde sergilendiği alan. Örümcek ağlarından havada uçan heykellere, radyo dalgalarından ses çıkaran tellere bu sergide göreceğiniz şeyler aslında duyacağınız, hissedeceğiniz, uçan cisimler, yankılanan titreşimler, siz dokununca ses çıkaran teller, sadece rüzgar ile hareket eden balonlar. Fiziğin sanat eserine dönüştüğü bu serginin arkasındaki kavram Aerocene. Çağımızı tanımlayan antropocene kavramı insan faaliyetlerinin dünyanın ekosistemlerini derinden değiştiren sonuçları olduğunu ve bio çeşitliliğe olan olumsuz etkilerini anlatmak için kullanılıyor. Buradan hareketle sanatçı aerocene kavramını kullanarak yeryüzünde değil havada faaliyet gösteren bir topluluk kurmayı amaçlamış.
Arjantinli sanatçı Tomas Saraceno’nun bulutlarda uçma hayali kendisine uçan bir müze fikrini vermiş. Son yedi senedir Berlin’de atölyesinde, eski bir fabrikanın bir katı, dünyanın dört köşesinden insanlarla birlikte üzerinde çalıştığı aerocene, havada yaşayan insan kavramı üzerine. Dünyanın her köşesinde insanlar oldukça basit bir şey yapıyorlar aslında, plastik poşetleri alıyor, yıkıyor, üzerlerini boyuyor, kesiyor, yapıştırıyor ve sadece güneş ve rüzgar ile hareket eden balonlar yaratıp uçuruyorlar. Bu gökyüzü yolculuklarının video kayıtları da ayrıca sergide izlenebiliyor. Saraceno 2012’de New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’nde ‘Bulut Şehirler’ adlı işinde ziyaretçilere içine girebilecekleri havada asılı küpler sergilemişti. Fosil yakıtlar, güneş enerjisi panelleri, pil gibi hiçbir kaynağa bağlı olmayan, sadece rüzgar ve güneşin kendi ısısı ile hareket eden balonlar ile gökyüzünün herkese ait, sınırların ötesinde bir yaşam alanı olduğunu söylüyor.