Manaus’un eski şehrinin merkezi Largo de São Sebastião’da, Opera Evi’nin bulunduğu siyah-beyaz taşlı meydanın bir köşesinde ufak bir müze var: MUSA, Amazon Müzesi. Amazon yerlilerinin el işi işlerinin satıldığı, resimlerinin sergilendiği, çeşitli seminerlerin gerçekleştirildiği bir alan.
Benim bulunduğum günlerde Feliciano Lana’nın Amazon hikayelerini resmettiği tabloları sergileniyor; ‘Poposu olmayan şeytan, Sarapó isimli balığın doğuşu’ serginin ismi.
Amazon bölgesindeki yerlilerin mitleri ve hikayeleri antropologlarca uzun bir süredir araştırılmakta. Bu yerlilerin mitleri çoğunlukla Amazonlar’da yaşayan hayvanlara dayanıyor. İnsanoğlunun kendini diğer canlılardan farklı bir varlık olarak algılamadığı bir dünya. Hazine değerinde bir kitap buluyorum bir kitapçıda. Buranın yerlileri dünyayı nasıl görüyorlar? Nasıl anlamlandırıyorlar? Yaratılış mitleri neler? Okumaya başlıyorum. Yarasa, şahin ve yılan. Evrimini tamamlayamamış yarasa aşağıda, mağarada, karanlıkta yaşar. Şahin yıkıcıdır, öldürür. Toprağa, dolayısıyla yaratılışa yakın yılanın ise genesis (doğum) ve yok oluşla birebir bir bağlantısı var. Hem suda hem karada yaşar.
Amazonlar’da nehrin üzerindeki yüzen adacıkların annesinin kobra yılanı olduğuna inanılır. Eski Mısır’da dahi karşılaşılan Ouroboros, kendi kuyruğunu ısıran bu daire şeklindeki sembol sonsuz döngüyü, yok oluş ve yeniden yaratılışı temsil eder. Evrenin tekrar yaratılmasını temsil eden kendini kusan yılan, ve sona ermesini temsil eden kendi kendini yiyen yılan. Sonsuz bir yeniden yaratılış… Bugünün dünyasında bu mitler ne kadar etkili. Amazonlar’da hala medeniyetten habersiz yaşıyor olabilecek toplulukların olup olmadığı hala merak konusu.
Müze, Çarşamba günleri hariç, her gün 08.30-17.00 arası ziyaretçilere açık. Giriş ücreti 40 Real.