Gerçeküstücülerden Breton Meksika’yı dünyadaki en gerçeküstü yer diye tanımlamıştı. Meksika ilk bakışta kavrayamayacağınız bir zenginliğe sahip. Maya ve Aztek kültürü, İspanyol sömürge dönemi, sonrasında Meksika devrimi, hem Latin Amerika’nın diğer ülkelerine öncü bir model olan, hem de dünya ülkelerinden biraz farklı gelişen tarihi, bu topraklarda doğan kadim kültürlerin, Mezo-Amerika’nın medeniyetin beşiği yedi yerden biri olmasının, hem de çalkantılı tarihinin bir ifadesi haline gelen son derece rafine resim sanatı, sineması, edebiyatı ile bir defada hazmedemeyeceğiniz bir yer. Eğer Meksika’ya turistik bir ziyaret gerçekleştirecekseniz bu zenginliğin farkında olarak çok zamana ihtiyacınız olacağını hesaba katmalısınız. Bir hafta ila on gün arasında bir süreniz varsa Mexico City dışında nereyi gezmek isteyeceğinize karar vermelisiniz. Bir seçeneğiniz başkentin etrafındaki kolonyal şehirler. Bir diğeri ise Aztek ve Maya kültürünü tanımak için Yucatan bölgesi, deniz ve plaj opsiyonları içinse Cancun, Acapulco gibi yerleri tercih edeceksiniz… Mexico City’de en az üç dört gün geçirilebilir. Antropoloji Müzesi, eski şehir Zócalo, Güzel Sanatlar Müzesi, Ulusal Saray, Coyoacan bölgesi, Dolores Olmedo Müzesi… Kolonyal şehirleri tanımak içinse ise en az bir haftaya ihtiyacınız var: Hidalgo, San Miguel de Allende, Guanajuato, Zacatecas, Patzcuaro, Tequila, Guadalajara, Morelia. Benim ziyaret ettiğim Aralık 2010 dönemi hem bağımsızlığın 200. hem de devrimin 100. yılının kutlandığı yıl olması dolayısıyla son derece şenlikli idi, işte bağımsızlık yolunun şehirleri.