İspanya’ya gidenlerin çoğu ‘Madrid’i mi daha çok sevdin Barselona’yı mı?’ sorusuna sıkça maruz kalır. Barselona deniz kenarında olması, daha kompakt bir şehir olması, Gaudi’nin mirası mimarisi ile her zaman daha çok ziyaretçi çekse de benim tercihim Madrid’den yana.
Eski şehri gönlünüzü bir anda çalar: şehrin en tarihi yerleri büyük meydan Plaza Mayor’dan istasyon Atocha’ya kadar olan bölgeyi kapsıyor: parke taşlı dar sokaklar, meydanlar, güzel kafe ve dükkanlar, flamenko evleri, barlar bulacağınız bu bölgede daha ekonomik hostel tarzı (yine de özel banyosu olan) yerlerde eğer bütçeniz düşükse konaklayabilirsiniz. Ana cadde Gran Via da konaklamak için iyi bir seçenek. Hem zincir otellerin bulunması, hem de akşamları hareketli olması (unutmayın İspanya’da akşam yemeği 22.00’den itibaren başlar ve gece geç saatlere kadar sürer, hafta içi de olsa bu saatten önce birçok restoranın henüz açılmadığına şaşırarak şahit olabilirsiniz) bu bölgeyi seçme nedenlerinden. Bir diğer seçenek üst sınıf Salamanca bölgesi, Retiro parkın yakınlarında marka mağazaların ve daha pahalı otellerin olduğu bu bölge daha nezihtir ama geceleri daha sönüktür.
İspanyollar genelde kahvaltıyı geçiştirirler, ofislerine vardıktan sonra saat 10 civarı kısa bir süreliğine hemen aşağıdaki kafeteryaya inip kahve ile kızarmış tost ekmeği yerler. Kafelerde içtiğiniz kahvenin fiyatı barda oturmanıza, masada ya da dışarıda terasta oturmanıza göre değişebilir. Hemen hemen her zaman iyi kahve içeceğiniz kafelerde ‘cortado’ çok az sütlü kahveye verilen isimdir. Büyük şehir olmasından dolayı güneyde mesela Endülüs’te olduğu gibi siesta saati yaşanmaz, yani öğleden sonra 14.00-16.00 arası genelde mağazalar açıktır.
Turistik olarak yapacağanız en önemli ziyaret dünyaca ünlü Prado Müzesi’ni ziyaret etmek olacak. Müzeler adasında yer alan Prado, Arte Reina Sofia, Thyssen Bornemizsa’nın hepsi ziyarete değer önemli müzeler. Plaza Mayor, Plaza Santa Ana ve etrafındaki sokaklar da yürüyerek gezebileceğiniz, Mercado’da akşamları tapas tadabileceğiniz, kendinizi en fazla ‘İspanya’da hissedeceğiniz yerlerden. Flamenkoyu sevseniz de sevmeseniz de çok iyi dansçıların performanslarını Casa Patas, Corral de la Moreria gibi tablaolarda seyretmenizi öneririm. Birkaç gününüzü de günübirlik gidebileceğiniz Segovia ve Avila, Toledo gibi şehirlere ayırabilirsiniz. Madrid’den çok daha fazla seveceksiniz buraları.
Eğer Barselona’ya ya da Endülüs bölgesine gidecekseniz hızlı tren seçeneğini dikkate alın.
Madrid’in ünlü bir gastronomi merkezi olduğu da önemli başka bir not: kara şehri olmasına rağmen en çok deniz ürünü tüketilen yerlerden ve kuzeyden her gün taze balık şehre geliyor, ‘mariscos’ deniz ürünlerine verilen isim (midyeden, karidese çok farklı tarzda pişirilmiş deniz ürünleri); pescado (balık) seçeneği de kuzeyden gelen okyanus balıklarının İspanyol mutfağının özel sosları ile pişirilmesi ile meşhur. Müzelerin her biri hakkındaki bilgiler ve şehirdeki yürüyüş rotaları Madrid koleksiyonunda.