İşte gerçekten bir liste yapılacaksa burası ilk üçte olmalı. Bosna Hersek’ten buraya gelişimiz seyahatin eğlenceli kısmıydı, çünkü nasıl gideceğimizi bilmiyorduk; önce Saraybosna’dan trene binip Mostar’a gittik, oradan otobüsle karadan sınırdan geçerek Herceg Novi üzerinden Karadağ’a ulaştık. Kotor koyuna girerken büyülendiğimizi hatırlıyorum, akşam üzeriydi, güneşin batışı bu inanılmaz büyüklükteki koya dik inen dağların gölgesini koya yansıtıyordu, bindiğimiz minibüsümsü araç 5 dakikada bir durup denizden çıkmış kasabanın yerlilerini evlerine götürüyordu. Bir yerin gündelik hayatını ilk defa gördüğünüzde size olağandışı gelen o hali… Nihayet Kotor’a varıyoruz, bir ortaçağ şehri burası, İtalyan-Ceneviz tarzı ortaçağ kentleri gibi duvarlarla kaplı, daracık sokaklar turistlerin cirit attığı restoran, kafe ve otellerle dolu; hep kışın seyahate çıktığım yol arkadaşımla yazın ortasında yaptığımız tek seyahat, tatil kesinlikle sezon dışı yapılmalı evet… Burada bir gece kalıp ertesi gün araba kiralıyoruz, daha sakin yerlere doğru yol alıyoruz. Yalnız Karadağ’da araba kullanmak biraz zor, iki şeritli tek bir güzergah üzerinde bu dağlık ülkede - Türkçede Dağlık Karadağ denir evet!- hız sınırına uyarak ve devamlı açık tutmanız gereken farlarınızla bu hız sınırını sürekli aşan ve sollayan yerli şoförlere meydan okuyarak uçurumun kenarından yol almak!… Perast’a varıyoruz, burası o kadar güzel ki, akşam üzeri güneşi uğurlamak için denize girmek, batarken kurumaya çalışmak, çam ağaçları yanımızda taş kaldırımlarda yürümek… Kostanjica’ya kadar gidiyoruz geceyi geçirmek için… Ertesi gün yola devam ediyoruz, feribotla karşı tarafa geçip Budva’ya varıyoruz, birkaç saat geçirmek yeterli, bu çok meşhur yer, biraz Bodrum’un o herkesin olduğu plajları gibi, bize göre pek değil, Sveti Stefan’a vardığımızda akşam olmuş bile, ana karaya bağlı bu meşhur ufak adacık karşımızda bir biblo gibi duruyor…