Kapadokya antik çağlardan bugüne bir yerleşim yeri olmuş. Kaynaklar M.Ö. 3000 yıllarında bu topraklarda Asurluların yaşadığını, 1750 yılında Hitit Krallığına geçtiğini, daha sonra Frigyalılar ve Lidyalıların hakimiyetinde kaldığını; devamında Persler, daha sonra Makedon Krallığı, devamında Pontus Krallığı tarafından ele geçirildiğini, M.S. birinci yüzyılda ise Roma hakimiyetine geçtiğini söylüyor. Türk hakimiyetine geçtiği dönemlere kadar yoğun olarak Rumların yaşadığı yerler mimari ve kültürel olarak Kapadokya’nın en önemli değerlerinden. Çavuşin ve Mustafapaşa gibi eski Rum köylerinin mimarisi, kaya kiliselerde göreceğiniz Yunan alfabesi ile yazılmış yazılar, bölgenin köylerinin isimleri, Matiana (Avcılar), Korama (Göreme), Prokopion (Urgup), hepsi bize Yunan mirasının canlılığını gösteriyor.
Kapadokya’nın ismine dair de çeşitli varsayımlar mevcut. Bunlardan biri Pers kaynaklı ‘güzel atlar diyarı’ anlamına gelen Katpatuka kelimesinden türediğini varsayıyor. Bir diğeri ise Kızılırmak nehrinin bir kolu olan Kapadox (Delice nehri) kelimesinden türediğini ve bu nehrin civarında yaşayan halkın böyle adlandırıldığını kabul ediyor.
Kapadokya’nın güç savaşlarından uzak, dingin ve huzurlu bir havası var. Bunda Hristiyanlık tarihinde üçüncü ve dördüncü yüzyıllarda bu bölgede yaşayan azizlerin kurduğu keşiş yaşamı ve manastır hayatı etkili olmuş. Bugün açık hava müzeleri Göreme ve Zelve’de bu döneme ait önemli bilgiler yer alıyor. Kaya mezarlarından mağaraların içine oyulmuş manastırlara ve yer altı şehirlerine kadar ilk dönem Hristiyanlarının nasıl bir öğreti kurdukları ve dinin yayılmasını nasıl sağladıklarına dair ipuçları buluyoruz.
Hristiyan kültürünün temellerini oluşturan manastır yaşamının Kapadokya’da kurulmasında üç önemli kişiden bahsediliyor. Bunlar Aziz Vasilios (Aziz Basil), Nissalı Grigorios (kardeşi Gregory) ve arkadaşı Nazianzuslu Gregory. Bugünkü Kayseri yakınlarında doğan ve M.S. 330 yıllarında yaşayan Aziz Basil Hristiyan teolojisine yaptığı katkılardan dolayı Büyük Basil olarak anılıyor. Pagan ritüellerini incelemesi, bunları sistemleştirmesi ve teslis ilkelerine katkı sağlamak için kullanması, Kutsal Ruh üzerine yazdıkları ve Doğu manastırcılığının kurulmasındaki etkisi dolayısıyla önemli bir teolog olarak anılıyor.
Kapadokya’nın dış dünya tarafından bilinmeye başlanması 18. yüzyılda buralara gelen bir Fransız gezgin Paul Lucas’ın anlattıkları ile başlamış. Yine 19. yüzyılda gelen gezgin Charles Texier yazılarında kaya evlerden bahsetmiş.
Kaya kiliselerin yoğun olarak bulunduğu yerler Göreme ve Zelve açık hava müzelerinde gezilebilir. Kiliselerin en yoğun olarak bulunduğu yer Göreme’de bir yarım ay şeklinde kayaların içine oyulmuş kiliseler, manastırlar, yemekhaneler, mutfaklar yer alıyor. Çarıklı Kilise, Yılanlı Kilise Azize barbara Kilisesi, Elmalı Kilise, en tepede yoğun olarak resimlerin yer aldığı Karanlık Kilise, bu isimler her birinin içinde yer alan detaylardan yola çıkarak verilmiş. Çavuşin tarafında bulunan Zelve’de ise daha zorlu bir parkur sizi bekliyor, bu yüzden de daha az ziyaretçi alması burayı daha da keyifli hale getiriyor. Bir U harfi şeklinde oluşan vadinin her iki tarafı da merdivenlerle çıkılabilen büyük bir alan. Zelve’ye yakın bir yerde bir başka vadide peri bacalarının en pitoresk şekilde bulunduğu Paşabağları var ki burası da kesinlikle ziyaret etmeye değer.