Rajastan eyaletinin başkenti, 18. yüzyılda Hindistan’ın ilk planlı şehri olarak inşa edilmiş, Delhi ve Agra ile birlikte ‘Altın Üçgen’ diye anılan ziyaret yerlerinin noktalarından biri. İsmini Maharaja Jai Singh’ten alan bu şehrin pembe olarak anılması binaların Moğol döneminde kırmızı kumtaşının renginden esinlenilmesiyle pembeye boyanmasından geliyor. Jai’nin şehri, Şehir Sarayı, Rüzgarlı Saray, kendisi de astronom olan Raja’nın bu ilgisine borçlu astronomi merkezi Jantar Mantar ve şehrin hemen dışındaki büyüleyici Amber Kalesi ile günümüz Hindistan’ının en turistik yerlerinden biri. Jaipur’da görmeden dönmemeniz gereken üç yer var;
Önce Hawa Mahal'i (Rüzgarlı Saray) geziyoruz. Dışarıdan ters bir yelpazeyi andıran turuncu-pembemsi bir bina, ön yüzü pencerelerle kaplı. Dışarıdan görünmeden içinde kalabilsinler ve içeriden dışarıyı seyredebilsinler diye Raja’nın kadınları için yapılmış bir saray; o zamanın kadınlarının bağlı olduğu purdah geleneğinin anlamını Farsçadan gelen yüzün örtümesi anlamına gelen purdah kelimesinden anlayabiliyoruz. Kuzey Hindistan’da olduğu gibi Afganistan ve Pakistan’da da uygulanmış bu gelenek. Güney Asya’da Hindu veya Müslüman bir evin kadınlara ayrılmış kısmına zenana deniyor. 18. Yüz yılın sonunda Maharaja Sawai Pratap Singh zamanında üstad Lal Chand Hindu tanrısı Krishna’nın tacı şeklinde tasarlamış.
Devamında Amer Kalesi'ne gidiyoruz. Jaipur şehrine yaklaşık on kilometre uzaklıkta bir tepe üzerine kurulmuş Amber Kalesi. Dışarıdan pembemsi-sarı yüksek duvarlarını göreceksiniz. Hindu-İslam karışımı bir stilde 16. yüzyılda inşa edilmiş saraylar bütünü Divan-ı Azam, Divan-ı Has, Sheesh Mahal (Aynalı Saray), Jai Mandir, Sukh Nivas gibi birçok bölümden, her biri kendi avlusuyla birlikte, oluşan bu kale-saray zamanında Rajaların ve ailelerinin ikamet ettikleri yerdi.
Jantar Mantar ise Jaipur şehir merkezinden uzaklaşmadan Rüzgarlı Saray ve çarşının çok da uzağında kalmayan bir önemli ziyaret yeri daha. Rajput kralı Sawai Jai Singh’in 18. Yüz yılda yaptırdığı bu kompleks gök hareketlerini hesaplamaya yarayan 19 tane astonomi aletinin büyük bir açık alanda sergilendiği bir koleksiyon aynı zamanda. Zamanı ölçmek, tutulma tarihlerini öngörmek, yıldız hareketlerini izlemek için kullanıyor bu aletler. İsmi Sanskritçe’den geliyor: mantrana danışmak, hesaplamak, yantra enstrüman, makine anlamına geliyor. Bu aletler çıplak gözle astronomik olayların izlenmesine yarıyor, yapımlarında hem antik Hint Sanskritçe metinlerden hem de Müslüman Babür döneminin astronomik bilgilerinden faydalanılmış. Dünyanın en büyük güneş saati de burada bulunmakta.