Alhambra’yı nasılsa gördüm diyerek Granada’nın eski şehir merkezini es geçmeyin. Plaza de Bib Rambla, Plaza de Isabel la Catolica ile çevrelenen Granan Katedral’i ve Capilla Real bölgesi adeta ufak bir açık hava müzesi. Reconquista’dan sonra yapılan bu binalardan sadece bir tanesi Arap dönemine ait, o da Palacio de la Madraza- bugün Granada Üniversitesi’nin bir parçası olarak kullanılan bina Endülüs döneminde bir medrese idi. Ahşap çerçeveli pencereleri ve taş duvarları ile harikulade güzellikte bir bina. Hemen karşısındaki Capilla Real Gotik tarzda inşa edilmiş bir şapel ve içinde 1. Isabel ve eşi 2. Fernando’nun, ayrıca meşhur ‘Deli Juana’ lakablı Kastilyalı Juana’nın mezarları yer alıyor. Şapelin bitişiğinde, hemen sağa döner dönmez Granada Katedrali'ne varıyorsunuz. Ön yüzüyle daha siz içeri girmeden görkemini gösteren bu yapı onaltıncı yüzyılda Rönesans mimarisinin etkili olduğu dönemde Endülüs döneminde şehrin camiisi olan yapının üzerine dikdörtgen bir zemin inşa edilerek yapılmış. Toledo ve Sevilla Katedrallerinde olduğu gibi bir dini yapı olsa da ancak giriş ücreti ödeyerek ziyaret edebiliyorsunuz.