Madrid’deki Retiro parkın içindeki camdan sarayın önünde uzun bir sıra, Kolombiyalı çağdaş sanatçı Doris Salcedo’nun Palimpsesto adlı çalışmasını görmek için bekleyen ziyaretçiler yavaş yavaş içeri alınıyor. Uzaktan cam cephenin bize gösterdiği kadarıyla içeride yavaş yavaş yürüyenlerin yerde neye baktıkları konusunda merak içerisindeyiz. Bize sıra geldiğinde ayakkabılarımızın üzerine taktığımız kılıflarla içeri girip yürümeye başlıyoruz.
Kum tanelerinden oluşmuşa benzeyen zemin hassas, kum sarısı yerin üzerinde buzdan gibi görünen sonra su olduğunu anladığımız harflerin oluşturduğu kelimeler insan isimleri. Çoğunlukla Arapça, Muhammed, Yusuf, Mirvan, hangi dilde olduğunu bilmediğimiz isimler de var. Tüm zemin sudan harflerin oluşturduğu, sonra yok olduğu insan isimleriyle kaplanmış, basmadan üzerlerinden atlayarak ilerleyen ziyaretçiler tek tek önünde duruyor, eğiliyor, isimleri okuyor. Kolombiyalı sanatçı Doris Salcedo’nun amacı da bu, sessizce bu isimleri anmak. Son beş senedir üzerinde çalıştığı bu eser Akdeniz’i geçmeye çalışırken ölen mültecilere bir ağıt niteliğinde. Belki de öldükleri bile bilinmeyen bu insanlar daha onurlu bir hayat için kendilerine bir toprak ararken sularda kaybolup gitmiş, bir mezarları bile olmayan, toplumun görmediği, duymadığı, kim olduklarını bilmediği çoğunluğu Afrikalı, Ortadoğulu mülteciler. Kendi sözleriyle “… bu ölenler kimsenin ağıt yakmadığı insanlar, hiçbir zaman onuru ile yaşamalarına izin verilmemiş, toplumsal bir ölüm yaşayanların anonim bir ölümleri oluyor. Bu çalışma kimsenin ağlamadığı bu insanların arkasından ağlamak için yapıldı.Kristal Saray bir hafıza ve anma yeri olarak kullanıldı, hepimizin aslında aynı ve eşit olduğu bir dünyada gelip bu insanlar için yas tutmamız amacıyla bunu yaptık.” Dünyada diğer anma anıtlarının olduğu yerlerdekinin aksine sessiz, kaybolan, hiçbir milli niteliği olamayan bir çalışma bu.
Dışarıdan böyle basit göründüğüne bakmayın, bu yerleştirmenin ortaya konulmasında otuzdan fazla kişi üç aydan fazla bir süre mekanda çalışmış, mühendisler dahil, zeminin altına on kilometrelik borulardan oluşan bir labirent yapılmış, eğilip baktığınızda gerçekten de harfleri oluşturan su taneciklerinin nasıl yok olup tekrar oluştuğuna şaşırıp kalıyorsunuz. Sergiden önce senelerce de Yunanistan ve İtalya’daki mezarlıklar ziyaret edilmiş, ölen göçmenlerin- çoğunun kimliği belli olmasa da- isimleri kayıt altına alınmış.
Salcedo’nun bu eseri aslında önceki eserlerinin devamı niteliğinde. İstanbul Bienali’nde 2003’te yaptığı işte iki bina arasına bin beş yüz sandalye yerleştirilmişti. Kendi ülkesi Kolombiya’da Bogota’daki Bolivar Meydanı’na yerleştirdiği yedi bin metrelik tel üzerine Kolombiya’nın iç savaşında ölen ve kaybolan sekiz milyon kişinin isimleri benzer bir şekilde yazılmıştı.