Rio deyince akla gelen ilk görüntü Corcovado, meşhur İsa heykelinin bulunduğu yer. İsa kollarını iki yana açmış, tüm şehri tepeden selamlıyor. Sadece tüm şehri mi? Tüm Atlantik Okyanusu’nu, tüm kainatı belki de, öyle bir nokta burası. İlk görenleri afallatacak derecede güzellikte bir manzara. Birbiri peşi sıra gelen kumsallar, kumsalların ardında yükselen yemyeşil ormanlarla kaplı dağlar, çirkin de olsa birbirinin içine geçmiş beton binalar ve gecekondular, neresi deniz, neresi nehir, neresi göl, neresi şehir merkezi diye düşündürten bir manzara… Bir başka tepeden bir başka manzara a o kadar nefes kesici güzellikte: Kesme şeker tepesi: Pão de Açucar. Kendi doğal formasyonu bir kesme şekeri andırıyor bu tepenin, deniz seviyesinden yaklaşık 400 metre kadar yükseklikte, ve tam da Portekizlilerin 1502 senesinde kıyıya vardıkları Guanabara koyuna bakıyor. Yukarı bir teleferikle çıkıyorsunuz, tepeciğin hemen sağı meşhur Copacabana plajı; hemen altındaki plaj ise Kırmızı Plaj, yanındaki parkta yürüyüş yapabilirsiniz.
İşte gerçekten sizi şaşırtacak harika bir yer: Botanik Bahçesi Rio’nun tüm gecekondularından, kalabalığından uzakta şehrin ortasında bir vaha. Ipanemanın üzerindeki tepelerde Lagoa bölgesinde gölün yanıbaşında yer alan devasa bir park burası.
Bossa novanın yaratıcılarından Rio uluslararası havaalanına ismini vermiş piyanist, besteci Tom Jobim’in zamanını sıkça geçirdiği yerlerden biri Rio’daki botanik bahçesi.
Bir başka turistik olmayan yer tepelere konumlanmış bir mahalle. Rio de Janeiro dağlarla denizin iç içe girdiği, gecekondularla en lüks apartmanların birbirine karıştığı bir şehir. Bu tepelerin biri Santa Teresa, rüzgarlı dar ve dik sokaklarında bahçe kapılarında içerisinin zor göründüğü evler sıralanmış. Sanatçıların yerleşmek için seçtiği, turistlerin sokaklarını arşınladığı bu semt Rio’nun kalabalık sahil şeridinden kaçı dağların huzuruna kavuşabileceğiniz yerlerden biri. Burada randevu almadan gittiğinizde zor yer bulacağınız, şık bir restoran var: Aprasível