Didem Doğan

Casco Viejo, Panama’nın eski şehrinde Karayip esintili renkli sokakları

Sıcak, nem, bacağıma yapışan pantalon, gözlerimi kısmazsam bakamayacağım gökyüzü; Panama’nın eski şehrine tam da öğle saati Karayip güneşi tam tepedeyken vardım ve akşamın geç saatlerine kadar bu ufacık yerde defalarca aynı meydanları ve sokakları yürüdüm. Eğer bir şehirde en çok sevdiğiniz yeri bulduysanız oraya birkaç defa gitmeniz, günün farklı saatlerinde, ışığın başka türlü vurduğu sokakları tekrar yürümeniz, görmediğiniz detaylara gözlerinizi açmanız, mümkünse tanıştığınız her kişiyle sohbet etmeniz bir gezgin tavsiyesi olsun. Ne Kolombiya’nın Cartagena’sı, ne de Küba’nın Havana’sı ile kıyaslayın, bu şehirlere nazaran çok daha küçük belki ama eski şehrin kendine has bir cazibesi var.

16. yüzyılda kurulan şehir Inka dönemi Peru’sunu işgal etmek üzere çıkılan seferlerin noktası idi.

Fransız, Antil stilleri gibi birçok mimari tarzda yapı var, bazıları renove edilmiş bazılarının ise renovasyonuna başlanmış evler iki katlı, üst katlarında ferforje balkonlar ve sokağa bakan begonvillerin sarktığı, kapıları renkli, panjurları ahşap, dışardan baktığınızda içinde olmayı dilediğiniz size eşlik eden çerçeveler gibi her sokakta yanı başınızda sıralanıyorlar. Köşe başlarını tutmuş yarım daire balkonlardan tutun pastel renkli kiliselerin ön cephelerine eski şehrin mimarisi bence bu minik yere havasını veren ana unsur.

Eski şehirde göreceğiniz en tarihi yapılar Cizvit tapınağı kalıntıları. Katolik dini içinde bir tarikat olarak yapına Cizvitler bulundukları her yerde uzun vadeli örgütlenmeler içine girmişler. Bu kalıntılar da 18. yüzyılda bir okul olarak yapılmış ve Panama kanalı bölgesindeki ilk üniversite olma ünvanına sahipmiş. Sonraları bir kilse olarak hizmet veren bina 18. yüzyılda Cizvitlerin tüm İspanyol topraklarından atılmaları devamında boşalarak önce yanmış, sonra depremde yıkılmış.

Sokaklarda yürürken göreceğiniz en eski ve en iyi korunmuş evleren biri Casa Góngora, bir inci tüccarının yaşadığı bu ev 18. yüzyıldan kalma.

Şehrin en eski kilisesi San José. Iglesia Nuestra Señora de la Merced ise en iyi korunmuş kiliselerden, barok ön yüzü ve ahşap çatısı kolonyal dönemlerdeki halindeki gibi ayakta.

Plaza de la Independencia’nın yani Bağımsızlık Meydanı’nın bir köşesinden Okyanus arası Müzesi var, burada da Panama Kanalı’nın yapımını anlatan bir sergi gezebilirsiniz. Bina 19. yüzyılda bir otel olarak yapılmış, sonraları Fransız ve Amerikalıların Kanal projesinde kullanılmış ve yirminci yüzyılda ise resmi ofisler burada bulunuyormuş.

Bir başka meydanda, Simon Bolivar Meydanı’nda San Francisco de Assis kilisesini ziyaret edebilir, Panama’nın ilk anayasası burada kabul edilmiş.

Eski şehrin denize bakan en uç noktası Fransa Meydanı denen yerin olduğu bir tarafında Fransız Konsolosluğu, bir tarafında Tiyatro’nun bulunduğu, merdivenlerle yukarı çıkıp deniz kenarı boyunca yürürken modern şehrin siluetini seyredebileceğiniz sıra sıra hediyelik eşya satan satıcıların olduğu bölge.

Sanat meraklıları için ülkenin uluslararası arenada da tanınmış ressamı Olga Sinclair’in adını taşıyan Kuruluşun üç katlı bir evde sanatçının resimlerinin sergilendiği mekanı tavsiye edilebilir.

Other Collections
This site uses cookies to understand visitor needs. You can see our terms of service police here. To allow us to improve our content please click ok. OK