Bozcaada sokakları eski Rum köyünden kalma taş evlerin renkli kapıları, parke taşlı yolları, camlardan sarkan çiçekleriyle sizi kendine çeken, defalarca yürünecek yerlerden biri, denize gitmeden sabah erken saatlerde ve denizden dönüp akşamın ilk karanlığından gecelere kadar bu küçücük köyü dolaştık durduk. Ama bizim hikayelerimiz sokakta değil karşılaştığımız, her biri bir dünya olan kişilerde aslında, bir gün içinde nasıl oldu da o kadar çok insanla tanışıp karşılıklı hayat hikayelerimizi anlattık, bazı günler kesinlikle 24 saatten fazla tutuyor olmalı… Sabah kahvemizi içerken sohbet etmeye başladığımız bizim yaşlarımızdaki kafe komşumuz bir yayınevi sahibi, dolayısıyla konu kitaplardan açılıyor, baktık laf uzadıkça uzuyor, kolumuzdan çektiği gibi bizi bir sanat galerisine götürüyor, Itırlı Bahçe isimli bu sevimli bahçe bir heykeltraş hanımefendiye ait hem galeri, hem kafe-bahçe olarak hizmet veren bir yer. Burada da sandığımızdan daha uzun kalıyoruz, ada çayları, sohbet, herkes hep bir ağızdan ne yapıp ettiğini anlatmaya çalışıyor. Şehirden gelmiş ve birbirini bu küçük yerde bulmuş insanların yaş farkı olmaksızın arayışları hep aynı…Bahçenin dış cephesini süsleyen resimli duvarda fotoğraf çekenler, böyle yerlerde herkes bir anda kaynaşıveriyor. Öğle yemeğine meydandaki esnaf lokantasına gidiyoruz. Yemek sonrası arkadaşlarımı bağ evine bırakıp Habbele koyuna gidiyorum, buranın plajlarının hala bakir bir havası var, dileğimiz Bodrum, Çeşme gibi tesislerle dolu özel plajlara dönüşmemesi, herkes açılır kapanır sandalyeleriyle halinden mutlu mesut buz gibi denizin keyfini sürüyor. Güneşi batırıp merkeze döndüğümüzde akşamın ilk ışıklarını kaleden sonra koyun ucundaki dağların eteğinde yıldızların anmasını bekleyerek karşılıyoruz. Karşımızda Bozcaada kalesi. Arka sokaklara daldığımızda yine bir karşılaşma, burada dönemsel olarak çalışan gencecik bir delikanlı, on dokuz ay askerlik yaptığı Diyarbakır Sur’da yaşadıklarını anlatıyor bize, burada bu sakin yerin havasıyla tezat bambaşka bir yaşamın hikayesi, tüylerimiz ürpererek dinliyoruz. Tuhaf bir şekilde bugün tanıştığımız herkesin ya yazdığı, ya da yazmakta olduğu bir kitabı var. Hikayesi olanların hikayelerini dindirmek için gelip yeni hikayelerle ayrıldıkları bir adacık burası…