Bogota’ya vardığınızda havaalanından şehre giderken ilk görüntüler büyük metropollerin o tanıdık hali olacak: trafik, şehrin dört bir yanına yayılmış bozuk yapılaşmalar, bana denk geldiği gibi bir Pazar günüyse eğer araç trafiğine kapatılmış bir şeritte bisiklete binen şehir halkı. Benim gibi deniz seviyesinde yaşıyorsanız bir anda 2600 metre yükseklikte bir yere varınca farkı hissedeceksiniz. Daha yavaş yürümeniz, daha çok su içmeniz gerekecek.
Şehir G, T gibi isimler verilmiş ‘bölgeler’den (Zona), numaralarla adlandırılmış cadde ve sokaklardan oluşuyor, ızgara plan şeklinde yapılanmış şehirde bir bölgeden diğerine geçiyorsunuz ve günün hangi saati olursa olsun her daim trafiktesiniz. Şehrin kurulduğu yer eski şehir ‘La Candelaria’ ve tarihi açıdan oldukça önemli bir yer. Bu bölgede gezebileceğiniz müzelerden en önemlileri: Altın Müzesi, Botero Müzesi. Eski şehirde ‘ücretsiz’ iki tur alabilirsiniz; birincisi Free Tours denilen yürüyüş turu, yaklaşık 3 saat sürüyor ve tur sonunda 10 dolar kadar bir bahşiş vermeniz bekleniyor. Bir diğeri grafiti turu, o da 2,5 saatlik ve benzer fiyatlı yürüyerek yapılan bir başka tur. İki tur da konuya hakim, iyi İngilizce konuşan genç rehberler tarafından gerçekleştiriliyor ve eski şehri tanımanız için mutlaka tavsiye ederim! Bogota’da gün içinde ya yağmur beklenir, ya yağmur yağar ya da yağmur yağdığı için her yer ıslaktır. Şemsiyesiz gezmeyin. Döviz değiştirmek için pasaportunuzu yanınıza almayı unutmayın. Priz için yanınıza bir adaptör almayı da. Havaalanına vaktinde varmak için mutlaka trafiği hesaba katın, biraz farkla daha iyi bir araçta seyahat etmek isterseniz otellerin anlaşmalı olduğu taksileri kullanın. Bogota’ya hoş geldiniz!