Teatro Heredia’nın pembe beyaz ışıldayan renklerine hayran hayran baktıktan sonra deniz kenarında yükselen duvarları arkama alıp iç tarafa doğru yürümeye başlıyorum. Ayaklarım beni nereye gittiklerini bilir gibi bu sokağa atıyor, köşede bir kafe, bir dört yol ağzını tutmuş, minik terasındaki bir-iki ufak masa beni çağırıyor, giriyorum. Bir başka gezginle konuşmaya başlıyoruz, muhabbet uzuyor, bir başka hanım bize katılıyor. İçerisi bir kütüphane gibi tavanlara kadar raflarında kitapların olduğu bir kitapçı aynı zamanda. İngilizce kitapların da satıldığı bu kafeye yolunuz Cartagena’ya düşerse uğramalısınız!