İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli özellik ‘self-reflexivity’ dedikleri, kendi hakkında düşünebilme yetisi… Meksika barındırdığı antik kültürler, sömürgeleştirilme tarihi, devamında devrim yılları geçirdiği dönüşüm ile yeryüzündeki en ilginç yerlerden biri. Defalarca geri dönmek ve her seferinde bu zengin tarihin başka bir köşesinden dalıp keşfetmek gerekiyor. Meksika’daki ilk günümde sunulan harikulade, üç boyutlu bir ansiklopedik dünyanın içine dalıyorum.
Başkent Mexico City’deki Antropoloji Müzesi binlerce yıllık tarih nasıl bir mekana sığdırılabilir sorusunun en güzel cevabı. Bir güne yetmeyecek kadar büyüklükte ve zenginlikte bir yer. Her salon ayrı bir döneme ayrılmış: Aztekler, Mayalar, Toltekler, coğrafyaya göre ayrışmış kuzey, batı bölgeleri toplulukları, her döneme ait arkeolojik parçalar. Bunlardan en ilgi çekeni güneş şeklindeki devasa Aztek takvimi, bu Aztek heykel sanatının en ünlü parçası. Tam ortasında güneş tanrısı Tonatiuh, sanki hareket eden bir çarkın içinde tam ortada duruyor, dilinde bir bıçak, güneşin gökyüzünde hareket etmesinin devamlılığı için kurban etmenin gerekliliğini simgeliyor. Bu çarkın etrafını çevreleyen dört dönem var, jaguar, rüzgar, yağmur ve su dönemleri: dünyanın yok olup yeni bir şekilde yeniden doğduğu dönemler. Bugün bu taş tekerlek biçimindeki parçanın Aztekler döneminde bir takvim mi yoksa dinsel törenlerinde kullandıkları bir araç mı olduğu hala tartışılmakta.