Bienal’deki favorilerim Galata Rum İlkokulu’nda sergileniyor. İlki Pedro Gómez Egaña’nın ‘Yeraltı’ isimli işi. Giriş salonundaki karanlık büyük hole giriyorsunuz. Bir basmak üsttesiniz. Ortada büyük ve parçalardan oluşmuş bir masa düşünün, üzerine bir ev yapılmış: yatak odası, yemek masası, banyo, sanki Ikea’da bir ev örneği seyreder gibi. Ahşap yüzeyli ve demir ayaklı masalar hareket ediyorlar. Bakıyorsunuz ki aşağıda iki insan tekerlekli masaların ayağına oturmuş fondaki klasik müzik ile senkronize hareket ettiriyorlar. Birleşik gibi görünen ev hareket eden bir canlı adeta. Yatak odası mutfaktan ayrılıyor, banyo yemek masasından. Biz nasıl evin içinde yaşayan canlılarsak ev de sanki bizi içine alan kendi başına bir başka mekanizma. Bir varlığı var. Çok etkileyici. Pedro Gomez Egaña Kolombiyalı ve Kuzey Avrupa’nın çeşitli yerlerinde yaşayan, müzik ve performans eğitimli bir sanatçı. Halen Bergen’de bir üniversitede akademisyen. Yaptığı işler bir kompozisyon. Merakımdan web sitesine girip dünyanın diğer yerlerinde sergilenmiş enstalasyonlarına bakıyorum. Hepsinde zamanın geçişine dair bir hikaye var… Galata Rum Okulu’nun en üst katı ise Leander Schönweger’in işine ayrılmış. Üç katı da tırmanıp çatı katına vardığınızda beyaz bir kapıdan içeri giriyorsunuz, sonra başka daha alçak bir beyaz kapıdan, sola dönüp tekrar başka bir kapıdan, bir süre sonra bir labirentin içinde olduğunuzu anlıyorsunuz. Duvara vuran tak tak seslerini duymaya başlıyorsunuz. Ve bunun da işin bir parçası olduğunu. Dahiyane! Rüyalarınızda gördüğünüz evlerin içine benzer bir hissiyat. Sanki ev psişe, zihninizin bir uzantısı, mekanın tamamen beyaz olması da gerçek üzeri bir boyut katmış. Schönweger ile yapılmış röportajda ise kendisinin işi ile ilgili açıklaması şöyle: “Eserin ardında yatan his nerede olduğumuz ve nereye gideceğimiz konusunda söz sahibi olamadığımız, bizim çevremize değil, çevremizin bize egemen olduğu, çevremizin nesnesi haline geldiğimiz bir yerde bulunmaya benziyor, diyebilirim.” Gerçekten de o sıkışmışlık hissini veriyor içeride olmak. Ve dışarı çıktığınızda bir kurtuluş hissi de yaşıyorsunuz.