Moskova`dan St. Petersburg`a muhteşem bir tren yolculuğu sonrası şehre iner inmez, otele gitmek için yine hareket ediyorum. St. Petersburg ve Moskova arasında eğer hızlı treni kullanırsanız 3.5 saat içinde varış noktanıza ulaşabilirsiniz. Standart ve daha ucuz trenle ise seyahat ortalama 7 saat sürüyor.
Neyse ki çok sevdiğim Moskova`yı hiç aratmıyor St. Petersburg bana! Moskova`da Kızıl Meydan`daki St. Basil Kilisesinin neredeyse bir kopyası burada da var. St. Basil dediğimde belki de hemen aklınızda bir imaj oluşmayacak ama ünlü rengârenk ve soğan kubbeli kilise dersem sanırım neden bahsettiğimi anlayacaksınız. Rus mimarisinin en tipik türlerinden soğan kubbe mimarisi 1881 yılında suikasta kurban giden II. Alexander`in öldürüldüğü yerde oğlu III. Alexander`in emri üzerine inşa edilmiş Dökülen Kan Kilisesinde de kullanılmış. Normalin aksine bu kilisede hiçbir zaman cenaze ve düğün töreni yapılmamış. Yine Alexander İİİ`un emriyle sadece babası adına anma törenleri düzenlenmiş. Rus Devrimini takiben 1932 yılında kapatılan bu kilise, uzun süre atıl bırakılmış. Bugün bu güzelliği dikkate alınca inanın insanın inanası gelmiyor.
İkinci Dünya Savaşında da zarar gören kilise neyse ki daha sonra oldukça başarılı bir restorasyon geçirip hem bugünkü görünümüne kavuşturulmuş hem de tekrar halka açılmış. Girişte Dökülen Kan Kilisesi ve St. Basil Kilisesinin benzerliğinden bahsettim. Hemen anımsatmalı, St. Petersburg Rus İmparatorluğuna iki yüz yıl boyunca baş şehirlik etmiş. Kendisinin asla Moskova`dan aşağı kalmaya bugün de niyeti yok. Hatta çoğu kişiye göre kendisi Rusya`nın kesinlikle en güzel şehri. Güzelliği konusunda hem fikir olsam da, Moskova`nın benim listemdeki birinciliğini henüz St. Petersburg`a vermeye hazır değilim.