Muhtemelen ünlü Hollandalı ressam Van Gogh’un kulak kesme hikayesini biliyorsunuzdur. Peki bu hikayenin Provence’ın küçük şehri Arles’da geçtiğini biliyor muydunuz? Paris’in kalabalığından bunalan ve görsel açıdan da daha renkli olduğunu düşündüğü Güney Fransa’ya yerleşmeye karar veren Van Gogh’un ilk durağı Arles oluyor. Arles maalesef Van Gogh’un bir anlamda da son durağı. Kulağını kesmesine sebep olan ilk sinir krizini Arles’da geçiren Van Gogh, Arles’dan bu krizlerin tekrarı nedeniyle yarım saat mesafedeki St. Remy de Provence’da bir akıl hastanesine yatmak için ayrılıyor. St. Remy’den ayrıldıktan yaklaşık bir yıl sonra da bugün halen intihar mı yoksa cinayet mi tam ortaya konulamayan bir şekilde hayata veda ediyor. Arles’ın bugün en çok bilindiği konu Van Gogh ve Van Gogh’un Arles hikayeleri. Şehirde Van Gogh rotalarını takip ederek gerçekleştirebileceğiniz bir çok farklı yürüyüş var. Her ne kadar Arles daha çok Van Gogh ile bilinse de, özellikle fotoğraf severler için çok önemli başka bir yüzü daha var. Marsilya’dan bir saat içinde trenle ulaşabileceğiniz Arles her yaz Dünya’nın en büyük fotoğraf festivallerinden birisine ev sahipliği yapıyor –“Rencontres d’Arles”. Kasaba baştan başa fotoğraf sergileri ve sempozyumları da içerecek şekilde etkinliklerle doluyor. Öyle ki, kiliselerde dahi fotoğraf sergisi oluyor. Hayatımda gördüğüm en atmosferik sergilere de bu suretle denk geliyorum. Benim için en güzel Provence seyahatlerinden birisi Rencontres d’Arles zamanı Arles’da kalıp, hem sergileri hem de etraftaki Avignon gibi diğer güzel Provence rotalarını turlamak. Henüz kalabalık olmadan sabahtan belirli bir bölgedeki sergileri gezip, öğleden sonranızı kısa bir tren seyahati sonrası Avignon’da geçebilirsiniz mesela. Ancak en az dört gün ayırın derim. Hem şehri hem sergileri gezmek için en az bu kadar süreye ihtiyacınız oluyor.